Hakemlerin Kararlarını Etkileyen Fizyolojik ve Mental Faktörler

0 comments

Hakemlerin kararlarını etkileyen Fizyolojik ve Mental faktörler;

Hakemlerin kararlarını etkileyen bazı fizyolojik faktörler 1986 Dünya kupasındaki incelemeler neticesinde gündeme geldi. Çeyrek final ve sonrasında oynanan 16 müsabakada hakemler 2167 karar vermişlerdir. Bunun anlamı da dakikada 1.6 karar yani her 40 saniyede 1 karardır! Diğer bir deyiş ile rahatlamanız için hiç zamanınız olmadığıdır. (Şubat 2001’de Antalya’da gerçekleştirilen FIFA hakemleri seminerinde, 2000 Avrupa Futbol Şampiyonasında yapılan son araştırmalara göre, bir hakemin dakikada en az 2-3 karar verdiği ve bunun sadece çalınan düdükleri değil aynı zamanda hakemin kafasında pozisyonlara dair verdiği kararları da kapsadığı belirtilmiştir. Bunun anlamı üst düzey bir maçta bir FIFA hakeminin 90 dakikada en az 270 karar verdiğidir.)

Heyecanlı bir yolculuktasınız ve bu yolculuktan ayrılışınız yok!

1986 Dünya kupasının son 16 müsabakasında verilen 2167 kararın %57’si faul ve ofsayt hallerinde,%42’si topun içeride veya dışarıda olma durumunda ve kalan %1’lik kısmı ise kötü harekete yönelik olarak verildi. Bunu takip eden süreçte deneyimli gözlemcilerin kararları test etmesi neticesinde ortaya çıkan durum memnunluk verici idi. Direkt vuruş’u gerektiren faul kararlarının %98.8’i , ofsayt kararlarının ise %87’si doğru olarak yorumlandı.

Normal bir insanın görsel veya işitsel bir uyarıcıya reaksiyon vermesi saniyenin onda ikilik süresinde oluyor. (Çev. Notu; Bir insanın 1 milisaniyede 300000 uyarıcıyı aldığını ancak bunun 300 tanesini algılayabilir.) Dilerseniz bunun hakem ve yardımcı hakem için ne anlama geldiğini bir düşünelim.

Bir oyuncu hızlı adımlar ile saniyede 15-20 fit’lik bir mesafe kat edebilir. (Çev. Notu; 1 fit 12 inç veya 30.48 cm’ye tekabül eder.) Yani oyuncu normal bir insanın reaksiyon vermesi için gerekli olan saniyenin onda ikilik zaman diliminde 3 ila 5 fit arasında mesafe kaydedebilir.

Aynı zamanda ters yöne koşan rakip takım oyuncusu da bu civarda bir yol alır. Bu durum bir yardımcı hakemin pozisyonu algılayıp, bayrağını kaldırdığı süre içerisinde oyuncunun 6 ila 10 fit (1.8 ila 3 metre) oranında bir yol aldığını gösterir. Böylece eğer bir forvet top atıldığı anda 1 veya 2 fit (60 cm) ofsayt pozisyonunda ise yardımcı hakem reaksiyonda bulunup bayrağını kaldırdığı anda 8 fit kadar (yaklaşık olarak 2.5 metre) içeride, yani ofsayt olmayan pozisyonda gözükür. Bu da bayrak kalktığı anda sadece oyuncunun son durumunu algılayan kalabalık seyirci topluluğunu çılgına çevirir.

Böyle bir karar sonrasındaki gerilimi taşıyabilirmisiniz?

Dilerseniz bir penaltı vuruşundaki hesaplamaları yapalım. İyi şekilde vurulmuş bir top saatte 100 km hızla ilerler. Bu penaltı noktasından gol çizgisine olan 11 metrelik mesafeyi topun saniyenin onda dörtlük bir zamanında kat ettiğini gösterir. Bu topu kurtarabilmek için kalecinin saniyenin onda ikilik bir kısmında 12-14 fitlik (3-4 m.) bir hareket sağlamasını gerektirir (saniyenin onda ikisinde reaksiyon veriyor, diğer onda ikilik zamanda topa ulaşıyor). Bu durumda saniyede 72 fite (21-22 m.) eşit gelir, yani imkansızdır. Şimdi kalecilerin niçin topun yönünü erken tahmin edip, hareket etmeleri gerektiğini daha iyi biliyoruz.

Kuralda yapılan son değişiklikten önce (kalecinin hiçbir hareketine izin verilmemesi) kurtarılan hemen hemen her penaltı sonrasında hakemin atışı tekrar ettirmiş olması gerektiği durumu ortaya çıkıyor. Pek çok hakem bunu yapsalardı protestolara ve hakaretlere maruz kalacaklarını ve bunun devamında ihtar ve ihraç’ların geleceğini biliyordu. Ayrıca kaleciye hiçbir şans tanınmaması durumuda söz konusu idi. İşte bu nedenlerle, tekrarlar oldukça azdır. Biliyorsunuz ki kalecinin yatay düzlemde hareket özgürlüğü vardır.

Bir başka ilginç araştırmada ev sahibi takım saha ve seyirci avantajlarını kullanmaları ve hakemlerin bu durumdan ne derece etkilendikleri üzerine yapılmıştır. Bu evsahibi takım avantajını yok etmek için herkesin bildiği gibi final müsabakaları hep tarafsız sahalarda oynatılır. Ev sahibi takımın avantaj kullanımının bir başka teyidi de bugüne kadar Dünya kupalarını kazanan takımların 6 tanesinin ev sahibi ülkeler olması idi. Ek olarak diğer kazanan ülkelerin 6 tanesi de organizasyonun gerçekleştirildiği ülkeye yakın mesafede olanlardır. Bu durum tesadüften ötedir.

Hakemin ev sahibi takımların avantajlarında bir katkısı var mıdır?

İngiltere ve İskoçya’daki profesyonel liglerde yapılan araştırmalar ev sahibi takımların maçların %60’ını kazandığını gösterir. Fakat ne zamanki maçlara ev sahibi takımı desteklemek amaçlı gelen taraftar sayısı azdır bu oran büyük ölçüde düşer. Araştırmacılar yaptıkları analizlerde penaltı ve kırmızı kart durumlarının oyunun kati neticesinde ev sahibi takımların lehine bir rol oynayıp oynamadığına baktılar. Bunun neticesinde ev sahibi takımın bu durumdan daha fazla yararlandığı ve bununda kalabalık seyirci kitlesi ile ilişkili olduğu görüldü.

Örneğin İngiltere Premier lig’de ortalama taraftar sayısı maç başına 22000 ve penaltıların %71’i ev sahibi takımlar lehine. Aynı zamanda ortalama taraftar sayısı 2000 olan İskoç liginde ev sahibi takımların penaltı kazanama oranı %47. Kırmızı kartlar için Premier lig deplasman takımlarının görme oranı %67 iken yine İngiltere’deki ortalama maç başı izleyici katılımının 1000 kişi olduğu Vauxhall liginde bu oran %54. Maç başına ortalama taraftar sayısının 500 olduğu 2.İskoç liginde is bu oran %46’dır. Bunun anlamı nedir?

Bu çalışmanın bir devamı olarak araştırmacılar kalabalık seyirci topluluğunun sesinin, kararlar üzerindeki etkisini inceleme girişiminde bulundular. Araştırmacılar maçların kaydedilmiş olduğu video kasetleri kullandılar. Bu maçlardaki olası ihlal durumlarında karar vermeleri için ise deneyimli gözlemciler kullanıldı. Bu noktada olası ihlal pozisyonları gözlemcilere hem sesli hem de sessiz izletildi. Pek çok noktada fark yoktu ancak şüpheli veya tartışmalı pozisyonlarda, gözlemciler faulü ev sahibi takım lehine vermede yüzeysel bir tercih gösterdiler. Sonuç gözlemcilerin bu çok zorlu pozisyonlarda kalabalığın reaksiyonu ile etkilendiğini yönünde idi.

Hakemler bu bilgiyi nasıl kullanabilir ve hakemi ev sahibi takımın avantaj faktörlerinden biri olma gibi bir ihtimalden nasıl çıkarabilir?

Şimdi hakemin ev sahibi takımın sahasında oynamasının avantajının faktörlerinden biri olabileceği ihtimalini biliyorsunuz, kendinizle kesin bir şekilde dürüst olmalısınız. Bundan önce kalabalığın etkisinde kalmış olabileceğiniz durumlar olduğunu veya kalabileceğinizi kendinize itiraf ediyormusunuz? Bazen bu eğilimi ortadan kaldırmak amacı ile olayı ters taraftan ele alıp ev sahibi takımı cezalandırdığınız oluyor mu? Ne zaman bu zorlu kararlardan birini verirseniz, kendinizi şu soruya hazırlayın;

Eğer bu diğer takımın lehine olsa idi, yine aynı kararı verirmiydim?

Kaynak: Evans&Bellon , For The Good of the Game , 2000 ,California, USA
Çeviren: Cem SATMAN ( FIFA Yrd. Hakemi )

Paylaş:
error: Content is protected !!