Tag: Futbol

0 comments

Türk futbolunda iflas etmek kader mi?

Son yıllarda Türk futbolunun temel sorunlarından biri kulüp yönetimindeki istikrarsızlık ve ekonomik krizlerdir. Denizlispor, Malatyaspor gibi köklü kulüplerin yaşadığı finansal sıkıntılar ve yönetim boşlukları, bu durumun en çarpıcı örnekleridir. Bunun tam karşısında ise Bayern Münih gibi Avrupa’nın dev kulüpleri, finansal disiplini ve kurumsal yönetimiyle dikkat çekmektedir.

Denizlispor ve Y. Malatyaspor Sadece Bir Kaç Örnek

Denizlispor kongresinde aday çıkmaması ve mevcut yönetimin istifası, Türk futbolunun içinde bulunduğu yapısal sorunların bir özetidir. Kulübün anahtarlarının valilik ve belediyeye teslim edilmesi, futbol kulüplerinin profesyonellikten ne kadar uzaklaştığını gözler önüne seriyor. Kamu kurumlarına olan bu bağımlılık, bir kulübün sürdürülebilir bir iş modeli olmaktan ziyade, siyasi veya yerel bir sorumluluğa dönüştüğünü gösteriyor.

Benzer bir durum Yeni Malatyaspor’da da karşımıza çıkıyor. Yeni başkan Şahin Altınok’un açıklamaları, kulübün yaklaşık 20 milyon dolar borç içinde olduğunu ve bu borcun büyük bir kısmının futbolculara ait olduğunu ifade ediyor. “Bu kulübün bir lirası yok” ifadesi, Türk futbolundaki mali yönetim eksikliğini en çıplak haliyle ortaya koyuyor. Kulüplerin, futbolculara ve diğer paydaşlara olan borçlarını ödeyememesi, bu sistemin sürdürülemez olduğunu kanıtlıyor.

Bayern Münih Aldığından Fazlasını Veriyor

Bunun tam zıttı bir tabloyu ise Bayern Münih sergiliyor. 2023/24 sezonunda 1 milyar euro gelir açıklayan kulüp, toplam kârını %15 artırırken borçsuz bir finansal yapı sunuyor. Avrupa futbolunda bir marka haline gelen Bayern Münih, saha içindeki başarısını kurumsal yapısıyla destekliyor. Kulüp, sadece sportif başarı değil, aynı zamanda mali sürdürülebilirlik hedefliyor. Yönetimdeki profesyonellik ve şeffaflık, Almanya’nın ekonomik modeliyle birebir örtüşüyor.

Sorunun Anahtarı Türk Futbol Sevelerin Elinde

Türk futbolundaki bu çarpıcı yönetim krizi, kulüplerin plansızlığı ve popülist yaklaşımları ile ilişkilendirilebilir. Kulüplerin şeffaf mali denetimlerden geçmesi, gelir-gider dengesini sağlaması ve yönetimde liyakat esasını gözetmesi gerekiyor. Ayrıca, sportif başarıya odaklanmak kadar mali sürdürülebilirlik ve altyapıya yatırım da öncelikli olmalıdır.

Öte yandan, Bayern Münih gibi örnekler, Türk futbol kulüpleri için bir model olabilir. Ancak bu sadece yönetimsel bir değişim değil, aynı zamanda futbol kültürünün ve taraftar beklentilerinin de değişmesi gerektiğini gösteriyor. Devletin veya belediyelerin finansal destek sağlayıcı olmaktan çekilmesi ve kulüplerin kendi ayakları üzerinde durmayı öğrenmesi şart. Tabiki taraftarlar da kulüpleri buna zorlamalı…

Türk futbolu, Denizlispor ve Malatyaspor örneklerinde görüldüğü gibi büyük bir yapısal dönüşüme ihtiyaç duymaktadır. Avrupa’nın önde gelen kulüplerinden alınacak dersler, Türk futbolunun geleceği için bir rehber olabilir. Ancak bu değişim, kısa vadeli çözümlerle değil, uzun vadeli bir vizyon ve kararlılıkla ve futbol severlerin daha iyi bir finansal vizyonun ve yönetim anlayışının başarıya götüreceğini inanmasından geçmektedir.

SBT

0 comments

Spor ekonomisi, dünya genelinde ülkelerin ekonomik büyümesine ve toplumsal refahına katkıda bulunan önemli bir sektör olarak öne çıkıyor. Ancak tabloya bakıldığında Türkiye’nin bu alandaki performansı, diğer ülkelerle kıyaslandığında ciddi bir eksikliği ortaya koyuyor. İzlanda, Birleşik Krallık ve ABD gibi ülkelerin spor ekonomisine yaptığı katkılarla karşılaştırıldığında Türkiye’nin durumu, hem ekonomik hem de stratejik açıdan ciddi bir değerlendirme gerektiriyor.

Ekonomiye Katkı: Potansiyel Kullanılamıyor, Kayıt Dışılık Fazla

Tabloya göre, spor ekonomisinin Türkiye’nin toplam GSYİH’ne katkısı sadece %0,1’ne karşılık geliyor. Bu oran, İzlanda’nın %2,57’lük, ABD’nin %4’lük katkısının yanında neredeyse yok denecek kadar küçük. Türkiye gibi genç nüfusu yüksek, spor yapmaya elverişli coğrafyası bulunan bir ülkenin bu denli düşük bir oranla temsil edilmesi, sektörün potansiyelinin doğru kullanılmadığının en büyük göstergesi. Tabiki en önemli varsayımlardan birisi de resmi rakamlara kayıt dışılığın etki edememesi. Yani spor sektöründeki kayıt dışılığı önlemede yeni spor yasası etkili olabilirse ilerleyen süreçlerde toplanan verilerde iyileşmeler görülebilir mi?

Kayıt dışılığın yanında bu durumun arkasında birçok sebep olduğu söylenebilir: yetersiz spor altyapısı, sponsorluk ve yatırım eksikliği, sporun bir sektör olarak görülmemesi ve etkili politikaların oluşturulamaması. Türkiye, sporun yalnızca bir eğlence veya bireysel aktivite olarak görüldüğü bir algıyı değiştirmekte başarısız olmuştur. Oysa spor, modern ekonomilerde devasa bir endüstriye dönüşmüş, medya haklarından turizme, sponsorluklardan altyapı yatırımlarına kadar birçok alanı içine alan bir sektör haline gelmiştir.

İstihdamda Büyük Farklar

İstihdam yaratma potansiyeli de spor ekonomisinin bir diğer önemli göstergesidir. Türkiye’de spor sektörü sadece 100 bin kişiye iş imkânı sunarken, ABD’de bu sayı 2 milyon, Birleşik Krallık’ta 1,25 milyon, İspanya’da ise 1,2 milyon düzeyindedir. Türkiye’nin spor alanında istihdam yaratma kapasitesinin bu kadar düşük olması, sektördeki yapısal sorunların ve liyakatsizliğin açık bir yansımasıdır. Ülkemizdeki yüzlerce spor bilimi fakültesinden binlerce mezun verirken, bu pasta neden nitelikli insanlarla paylaşılmıyor?

Sporun daha geniş kitlelere yayılmasını teşvik eden altyapı yatırımları ve eğitim programlarının eksikliği bu tabloyu doğuran nedenlerden biridir. Ayrıca, Türkiye’de profesyonel sporlar dışında kalan amatör branşların genellikle ihmal edilmesi, sektörde çeşitliliğin oluşmasını engellemekte ve istihdam olanaklarını sınırlandırmaktadır. Yeni spor yasasıyla kulüplerin kayıt dışı istihdamının ve gösterilenle gerçekleşen rakamlar arasındaki farkın azalması hedefleniyor. 

Yatırım Eksikliği ve Politika Uygulama Eksikliği

Sporun ekonomik bir değer yaratabilmesi için doğru yatırımlar ve uzun vadeli stratejiler gereklidir. Ancak Türkiye, spor ekonomisine yönelik ciddi ve sürdürülebilir yatırımlar yapmaktan uzak görünmektedir. Stadyum inşaatları gibi tek yönlü projeler, spor ekonomisine geniş bir katkı sağlamaktan ziyade, kısa vadeli popülist ihtiyaçlara yönelik olduğu görülmektedir. Bugün milyonlarca vatandaşımıza dönebilecek bir yatırım sadece bir oyuncunun bonservis bedelini karşılamak için harcanmasa çok şey değişebilir belki de…

Sporun tabana yayılamaması, amatör branşların ihmal edilmesi ve uluslararası alanda başarı getirecek sporcuların yetiştirilmesine yönelik ciddi bir planlamanın olmaması, olan planlamalarında çıktılar beklenmeden değiştirilmesi, Türkiye’yi küresel rekabette geride bırakmaktadır. Özellikle medya hakları ve sponsorluk gelirleri gibi alanlarda, Türkiye uluslararası standartların çok gerisinde kalmaktadır.

Çıkış Yolu Var mı?

Türkiye’nin spor ekonomisindeki mevcut durumunu düzeltmesi için kapsamlı bir strateji geliştirmesi şarttır. Sporun ekonomik ve toplumsal etkisini artırmak adına şu adımlar atılabilir:

            1.         Spor Altyapısının Güçlendirilmesi: Tesis yatırımları, sadece profesyonel değil, amatör ve halk sporlarını da kapsayacak şekilde planlanmalıdır.

            2.         Eğitim ve Gençlere Yatırım: Okullarda spor eğitiminin artırılması ve gençlerin spora daha fazla yönlendirilmesi sağlanmalıdır.

            3.         Sponsorluk ve Medya Gelirlerinin Artırılması: Spor organizasyonlarının uluslararası alanda tanıtımı yapılarak sponsorluk gelirleri artırılabilir.

            4.         Çeşitli Branşlara Destek: Futbol dışındaki spor branşlarına da daha fazla kaynak ayrılmalı ve bu alanlarda sporcu yetiştirilmesi sağlanmalıdır. Futbolda da ciddi şekilde altyapı yatırım taahhütleri alınmadan profesyonel şubelerin harcama izinleri sağlanmamalıdır.

            5.         Kayıt Dışı Spor Ekonomisinin Önlenmesi: Kulüplerin eski yasa ile konuşlanmış olduğu yapı, eski dünya düzenine ait olmasından dolayı kulüplerin ne gelir elde etmesine imkân tanıyordu ne de kamu kaynaklarını bürokrasiden dolayı etkin kullanmasına… Yeni spor yasasıyla amatör kulüp, profesyonel şirket kulübü ayrımı sunan yapıyla kayıt dışılığın önlenmesi için önemli bir hukuki zemin oluşmuş oldu.

Sonuç olarak, yüksek potansiyel, doğru yatırımlar ve vizyonla değerlendirilmediği sürece Türkiye, spor ekonomisinde küresel rekabetin gerisinde kalmaya devam edecektir. Şayet ki yapılan düzenlemelerin süratli bir şekilde uygulanması sağlanırsa, hızlı bir şekilde iyileşme ve ülke potansiyelinin sonuçlara yansıdığını günler göreceğimiz yakındır…

Kaynaklar:

1)EUROSTAT Employment in sport

2) La Liga Instutition

Türkiye Spor STK’ları Komisyonu

0 comments


Futbol Ekonomisti Tuğrul Akşar’ın FutbolArena sayfasında yayımlanan habere göre,
Süper Lig son yılların en durgun transfer dönemlerinden birini yaşarken, kulüpler transferde ince eleyip sık dokumaya başladı. Bunun sebebini ise Tuğrul Akşar‘a röportajında şu şekilde anlatıyor.

 

FENERBAHÇEDEN BAŞLAMAK GEREKİRSE,

Futbol Ekonomisti Tuğrul Akşar: “Ali Koç’un deyimi ile borç 621 milyon euro…Yani, bugünkü kuraa göre 3.5 milyar TL. Bu para faiz ve diğer yükümlülüklerle beraber 4.1 milyar TL’ye ulaşıyor. 4.1 milyar TL de Fenerbahçe’nin gelirlerinin yaklaşık 10 katına denk geliyor. Yani Fenerbahçe’nin borçları gelirlerinin 10 katı.” dedi.

“GELİRLERDE TEMLİK VAR”

“Öte yandan Fenerbahçe’nin gelirlerinin önemli bir kısmında, Ali Koç’un söylemine göre 1 milyar 360 milyon liralık gelirinde 2023 yılına kadar temlik var. Mevcut gayrimenkulleri üzerinde de 1.4 milyar liraya kadar ulaşan bir ipotek var. Bu durum kulübün mevcut yöneticilerinin hareket alanını da kısıtlıyor. Fenerbahçe’nin hem menkul, hem de gayri menkulleri üzerinde rehin ve ipotekleri var. Eğer yükümlülükler yerine getirilmezse finans kurumları paraya çevirebilir.

“ÖZKAYNAK AÇIĞI 665 MİLYON LİRA”

“Fenerbahçe’nin (Kamuyu Aydınlatma Platformu’na (KAP’a)gönderdiği Borsa İstanbul verilerine göre 665 milyon lira özkaynak açığı var. Fenerbahçe’nin birikimli zararı ise 550 milyon liraya ulaştı.”

“Toparlayacak olursam: Fenerbahçe’nin 400 ila 450 milyon lira arasında geliri, bunun 10 katı da toplam borcu var: Yani, 4.1 milyar lira. 665 milyon lira iseözkaynak açığı var ve 550 milyon lira da birikimli zarar var. Bugünkü yönetimin, bu finansal tablonun altından kısa vadede bugün kalkma ihtimali şu kısa süreçte çok mümkün görünmüyor.”

ALİ KOÇ NE YAPABİLİR?

“Ali Koç’un bu süreçte yapabilecekleri çok kısıtlı. Önce bedelli sermaye arttırımına gitti. Oradan ciddi bir kaynak girişi oldu. Ali Koç aynı zamanda 50 milyon dolar hibe yaptı.Bedelli artırımı ile birlikte kulübün sermayesine 353 milyon lira, yani ödenmiş sermaye olarak katkı sağladı.

1- Öncelikle vadesi gelen ve ödenmesi gereken yükümlülükler var. Bunların yerine getirilmesi gerekiyor. Bunlar oyunculara, teknik adama ve üçüncü kişilere ödenmesi gereken borçlar. Bunları yerine getirmediğiniz sürece bu sefer UEFA’nın FFP kurallarına takılırsınız.

2- Kulüplerin bankalarla ve finans kurumları ile olan kısa vadeli yüksek maliyetli kredileri var. Bu krediler için çok hızlı bir şekilde görüşülüp vadelerin daha uzun süreye yayılması ve finans maliyetlerinin aşağı çekilmesi gerekir. Fenerbahçe’nin toplam kredileri içerisinde 1.5 milyar liraya yakın kısa vadeli kredileri var. Bu da kulübün finansal yapısı üzerinde çok ciddi bir borç baskısı yaratıyor.

3- Kulüpte mutlaka maliyet kontrolüne ve tasarrufunagerek var. Maliyetler kısa süre içerisinde minimize edilmeli. Gereksiz maliyetlerden kulüp kurtulmalı. Bu da ne yazık ki, küçülme demektir. Geleceği kurtarabilmek adına belki Ali Koç bugünü feda etme yoluna gidecektir. Fenerbahçe’de gelirleri maksimize edecek birekonomik ortam da bugün maalesef mümkün değil. Yeni sponsorlar kazanmak pek kolay değil.”

Forma ve kombine satışları ile borçlar kapanır mı?

“Fenerbahçeli taraftarlar çok ciddi bir şekilde kulübünü desteklemeye başladı. Kombine kart alımlarında artış oldu, forma satışlarında artış oldu ama bunlar bir takım finansal yükümlülükleri karşılamak için maalesef yeterli değil. Yine de bu bir motivasyondur. En azından tulumbaya verilen sudur. Kulübün sıcak para girişine dair bir ihtiyacı giderebilir. Bir süre sonra Fenerbahçe ikinci kez bedelli sermaye arttırıma gidebilir. Bir başka seçenek de elinizdeki varlıkları nakite çevirmek olabilir. Bunu Galatasaray örneğinde gördük.”

FB Haber: Fenerbahçe ‘FEDA’ diyecek mi?

“Şimdiye kadar bu uygulamalardan çok fazla bir geri dönüş alınamadı. Taraftar belli bir dönem bu işe çok ciddi önem veriyor, asılıyor ama sonu gelmiyor. Beşiktaş’ta bunu ‘FEDA’ döneminde gördük, Galatasaray’da ‘YellowFriday’ denemelerinde gördük. Bunlar belli dönemlerde kısa süreli bir nakit girdisi sağlıyor, taraftarın olaya motivasyonunu ve ilgisini arttırıyor ama bunlar kalıcı çözüm yöntemleri değil. Bunlar geçici, sıcak para bulmaya ve günü kurtarma yönelik çözümler. Yani Fenerbahçe’nin yapacağı şey orta ve uzun vadeli planlar olmalı.”

“Ali Koç, “Borçları ödeyemezsek Fenerbahçe ortak hakim pozisyonunu kaybedecek?” dedi. Böyle bir şey bekliyor musunuz?”

“Bu önemli çünkü anlaşılan o ki Fenerbahçe içinde bulunduğu dar boğazdan kurtulabilmek için kulübün hisselerini bazı finans kurumlarına rehine etmiş. Yani o rehinin karşılığı alınan krediler ödenmezse, kreditörler Fenerbahçe’nin hisselerini kendi lehine paraya çevirebilmek, alacaklarını tahsil edebilmek için yasal yollara gidecektir. Bu kulübün geleceği için ciddi bir tehdittir. Diğer kulüplerde de buna benzer bir sorunvar maalesef.”

“Türk ticaret kanununa göre Fenerbahçe teknik iflasta. Fenerbahçe’nin özkaynağı negatife dönmüş durumda. Fenerbahçe’nin başa baş noktasına gelebilmesi için bile 1.3 milyar lira taze nakdi paranınkonulması gerekiyor. Ciddi bir durum var. Yani, Ali Koç’un finansal anlamda yapacağı çok iş var. ”

BJK Haberleri: Beşiktaş’ın mali durumu

“Beşiktaş’ın mali durumu da çok iç açıcı değil. Beşiktaş’ın özkaynak açıkları aşağı yukarı 523-530 milyon liraya ulaştı ve kümüle zararı 762 milyon lira. Beşiktaş zararları özkaynaklarının çok çok üzerinde. Beşiktaş’ın da sıfır noktasına gelebilmesi için 1 milyar lira civarında para koyması gerekiyor.”

ŞAMPİYONLAR LİGİ GELİRLERİ BÜYÜK BİR KAYIP”

“Beşiktaş’ın özellikle Şampiyonlar Ligi’ne gidememesinden dolayı ciddi bir gelir kaybı oluşacak. Zaten bıçak sırtı bir finansal yapısı olan kulüp Şampiyonlar Ligi gelirlerinden de yoksun kaldı. Bence Beşiktaş da Türk Ticaret Kanunu’na göre teknik iflasta ! Ne yazık ki, Fenerbahçe için söz konusu olan gerçek Beşiktaş için de geçerli.”

GS Haber: Galatasaray’ın mali durumu

“Galatasaray’da da aynı durum geçerli. Galatasaray’da 1 milyar 63 milyon lira birikimli zarar var. Özkaynaklar eksi 613 milyon lira. Fenerbahçe, Beşiktaş, Galatasaray ve Trabzonspor çok zor durumda. 18 Süper Lig kulübünün borcu 9.8 milyar liraya ulaşmış durumda.”

“Süper Lig’in toplam gelirleri ise 3.5 milyar lira. Yani kulüpler gelirlerinin neredeyse 3 katı borçlanmış durumda.”

“Türkiye’de bir kulübün gerçekten iflas etmesi mümkün mü?”

“Türkiye’de mümkün değil çünkü işin içerisinde siyaset var. Bu kulüpler Premier Lig’de veya Bundesliga’da olsa bu yükümlülüklerle iflas eder ve alt kümeye düşerler. Glasgow Rangers bundan önce iflas etti ve 4. Lige düştü. Fiorentina da iflas etmişti. Bizim gibi ülkelerde ise maalesef kulüpler batmaz ama UEFA tarafından da organizasyonlara alınmazlar.”

Peki Ekonomi Profesörü Özgür Demirtaş bu konuyu nasıl yorumluyor:

Peki Taraftarlar nasıl bakıyor ?

 

https://www.ntvspor.net/futbol/cok-aci-bir-noktadayiz-5bf29b20febaf11e344c8c14?_ref=infinity

Kaynak Futbolarena

0 comments

Tüm dünyada futbolcuların kazançlarının hep ilgi ve merak konusu olduğu aşikardır. Bu ilgi ve merakı gidermek için çoğu ülkede kulüpler, ‘Kamu Oyu Aydınlatma Platformları’ üzerinden bilgi verme gereksiniminde bırakılmışlardır. Tabiki bu gereksinim, kendiliğinden ortaya çıkmış bir ihtiyaçtır. Bilindiği üzere, profesyonel kulüpler mali yapısı gereği aynı zamanda da şirkettirler. Halka açılan şirketlerde ise doğal olarak yatırımcılar, kaynaklarının nasıl kullanıldığını bilmek ve takip etmek isterler…

Peki bir yatırımcı değil de bir yurttaş veya bir taraftarsanız; gelin bu gelirleri ve bu gelirler üzerinden alınan vergileri bir de sizin gözünüzden inceleyelim:

Bugün ülkemizde ayda brüt 6.000 TL maaş ile çalışan bir vatandaş gelirinin yarısından fazlasını yani yaklaşık %56 ‘sını doğrudan ve dolaylı vergi olarak ödüyor. Aylık brüt maaş 6.000 TL olan bir vatandaşın doğrudan (SGK payı+GV+Damga V.) vergiler ile dolaylı ödediği (KDV+ÖTV+ÖİV+Eğlence V.) vergiler  toplamı 3.392,80 TL’ye yani gelirinin yarısından fazlasına kadar çıkabilmektedir.

Peki dünya futbolunda, futbolcular için bu oranlar nedir ?

Tablomuzda da görüldüğü üzere refah seviyesi yüksek, Avrupa Birliği ülkelerinde futbolcuların ödediği vergi oranının ortalaması Türkiye’de sıradan bir vatandaşın ödediği vergi oranıyla hemen hemen aynı gibidir. Objektif bir gözle bakıldığında, hangi tarafta olursanız olun, bir adaletsizlikten söz etmeniz çok da mümkün değil gibi…Yalnız, bir şeyi fark ettiyseniz bu tablo en yüksekten en düşüğe göre sıralanmakta ve görmüş olduğunuz tabloda Türkiye’nin ismi yer almamaktadır.

Peki ! Türkiye’de futbolcuların ödediği vergi oranını görmek için gelin tabloya hep birlikte bir de tersinden bakalım:

En düşük vergi oranına göre yapılan tabloda ülkemizin ismi %15’lik dilimde göze çarpmaktadır. Bu rakamı yürürlükte olan mevzuat üzerinden incelediğinizde şu şekilde işlem yapıldığı görülmektedir. Türkiye’de oynayan bir futbolcu geliri üzerinden sadece %15 Lig Stopajı(vergi) ödemektedir. Yani Gelir Vergisi, Kdv, SGK gibi hiç bir kesinti kalemine rastlamadan sadece stopaj oranı üstünden tüm vergi tahsilatları yapılmaktadır. Oranlara inanmak istemediğiniz öyle değil mi ? O zaman gelin hep bu yıl için Türkiye’de oynayan başlıca bir kaç futbolcunun vergi hesabını aşağıda birlikte inceleyelim:

Yukarıdaki tablomuzda Türkiye Süper Ligi’nde oynayan başlıca yabancı futbolcuların resmi gelirlerini görmektesiniz. Görüldüğü üzere realitede de gelirlerinin sadece %15 ‘ni vergi olarak ödedikleri göze çarpmaktadır.Konuyla ilgili Türkiye’de yazıları ilgiyle takip edilen Ozan Bingöl’e göre ise yukarıdaki tablo şunu ifade etmektedir:
Bingöl, “Ülkemiz futbolcular için vergi cenneti iken işçi-memur bordrolu çalışan için vergi cehennemi haline gelmiştir. 2016-2017 sezonunda futbolcular şayet ücretli çalışanlar gibi vergi dilimlerine tabi olsalardı elde edilecek vergi geliri sadece Spor Toto Süper Ligi için ekstradan yaklaşık 151 milyon TL olacaktı.”olarak ifade etmiştir.

Tekrardan dünya geneline dönememiz gerekirse, aşağıda ülkemizinde yer aldığı tablomuzda, başlıca ülkeler arasında en kısıtlı vergi kalemine sahip olduğumuz göze çarpmaktadır.

Tüm dünyada net futbolcu gelirlerinin %50 ‘ilk dilimin altında olduğu görülmektedir. Başlıca popüler liglere sahip olan ülkelerde futbolcuların ciddi vergi yükünün altında olduğu gözlemlenmektedir. Dünya futbolcuları Türkiye’nin aksine; gelir vergisi, çalışan ve çalıştıran sosyal güvenlik vergisi ve ek kesintilerle net karlarından kaybederek, o ülkenin ekonomilerine katkı sağlamaktadır.

Olası kayıplarda ise o ülkelerde skandal başlığı atılda haberler yapılmakta ve bu tip vergi kayıpları toplumsal tepkilerede neden olmaktadır.

https://www.thesun.co.uk/sport/football/2322759/tax-fraud-in-football-premier-league-clubs-champions-league/

SBT®

0 comments

Hakemlerin kararlarını etkileyen Fizyolojik ve Mental faktörler;

Hakemlerin kararlarını etkileyen bazı fizyolojik faktörler 1986 Dünya kupasındaki incelemeler neticesinde gündeme geldi. Çeyrek final ve sonrasında oynanan 16 müsabakada hakemler 2167 karar vermişlerdir. Bunun anlamı da dakikada 1.6 karar yani her 40 saniyede 1 karardır! Diğer bir deyiş ile rahatlamanız için hiç zamanınız olmadığıdır. (Şubat 2001’de Antalya’da gerçekleştirilen FIFA hakemleri seminerinde, 2000 Avrupa Futbol Şampiyonasında yapılan son araştırmalara göre, bir hakemin dakikada en az 2-3 karar verdiği ve bunun sadece çalınan düdükleri değil aynı zamanda hakemin kafasında pozisyonlara dair verdiği kararları da kapsadığı belirtilmiştir. Bunun anlamı üst düzey bir maçta bir FIFA hakeminin 90 dakikada en az 270 karar verdiğidir.)

 devamı

0 comments

ÖZET

Bu araştırmanın amacı, futbol hakemlerinin kararlarında etkili olabilecek kalabalık seyirci topluluğunun sesinin, hakemlik deneyiminin ve hakemlik seviyesi değişkenlerinin incelenmesidir. Araştırma Ankara Bölgesinde bulunan 149 hakem üzerinde yürütülmüştür. devamı

0 comments

SPOR’DA SAKATLIK SONRASI GERİ DÖNÜŞ

Özellikle dizde görülen menisküs, ön çapraz bağ gibi problemler sonrası görülen diz kontrolünün azalması ve dizi boşluktaymış gibi hissetmelerin en büyük sebebi, propriosepsiyon denen pozisyon hissinin azalması ve denge kaybıdır.

Bu hissiyatların arttırılması, dizin doğru pozisyonda hareketini sağlayarak, daha güvenli yere basmayı sağlamaktadır.

Videoda izlediğiniz egzersizleri yaparken mümkün olduğu kadar destek yüzeyini hareketli ve düzensiz yapmak hem hareketleri zorlaştırmaktadır hem de denge ve propriosepsiyon eğitiminin etkisini arttırmaktadır.

Uzm. Fizyoterapist Bünyamin Haksever
www.fitlevel.com.tr

 

error: Content is protected !!