Avrupa Futbol Federasyonları Birliği (UEFA), 2024 Avrupa Şampiyonası’na ev sahipliği yapacak ülkeyi geçtiğimiz günlerde ilan etmişti. Türkiye’nin de aday olduğu oylamada, turnuvanın Almanya’da yapılmasına karar verilmişti. Peki bu kararın verilmesinde hangi kriterler etkili olmaktadır. SBT okurları için açıklıyoruz:
UEFA ülkeleri
a)İktisadi ve finansal yeterlikle,
b) Sportif yeterlikle,
c) Logistik (ulaşım&konaklama) yeterliğiyle,
d) Siyasi, hukuki ve demokrasi yeterliğiyle,
değerlendiriyor. UEFA’da yetkililerinden ilk yapılan açıklamalara göre; kurum, Türkiye’nin adaylık dosyasını değerlendirirken de bazı olumlu taraflara atıf yapmakla birlikte, “İnsan hakları alanında bir hareket planı açıklanmamasının endişe konusu olduğunu” kaydetti. Fransız haber ajansı AFP’ye konuşan Uluslararası Af Örgütü’nün Türkiye araştırmacısı Andrew Gardner ise Türkiye’nin Avrupa Futbol Şampiyonası’na ev sahibi olarak seçilmesinin insan hakları alanına olumlu yansıması olabileceği görüşünü dile getirmişti.
Öncelikle yapılan açıklamalar d bendindeki yeterliliğe işaret etse de aslında konu tamamen a bendinin UEFA tarafından ele alınışı gibi duruyor:
Bilindiği üzere UEFA aynı zamanda kar merkezli ekonomik örgüttür. Fransa’da düzenlenen EURO 2016’da tam olarak 847 Milyon Euro(€) kar elde etmişti. Aynı persfektifi 2024 içinde sürdüreceğini varsayar isek, 2024 organizasyondan da maksimum kar elde etmek isteyecektir. Bu nedenle organizasyonun karlılığına katkı sağlayacak, karı maksimize edecek adaylar UEFA için daha cazip durmaktadır.
Bu açıdan bakmak gerekirse;
Türkiye: Devlet güvencesi, stat kullanım masraflarının olmaması, vergi avantajı (Almanya’nın sadece stat masrafları 165 Milyon Euro(€)’ya ulaşıyor ve Türkiye bilet gelirlerinden ve diğer gelir getiren işlerden vergi almayacağını açıklamıştı). Bunlar Türkiye’nin UEFA’ya kar maksimizasyonu sağladığı avantajları arasında yer almaktaydı.
Diğer yandan ise Türkiye’nin dezavantajları:
a)Ekonomik olumsuzluklar,
b)Trabzon-Antalya-Bursa Demir yolu ulaşımının olmaması, Trabzon- Bursa, Konya Konaklama sorunun olması,
d)Maç seyircisi oranlarının sınırlı olması (Almanya maç başına 70 bin kişilik taraftarla-neredeyse stat başına full kapasite-oynamayı vaat etmektedir),
f) Alkollü içecek ve bahis şirketleri reklamının ve sponsorluğunun Türkiye’de yasak olması. Bunlar tam anlamıyla UEFA için gelir kaybı anlamına geliyordu.
Almanya’nın artıları ise:
a)Ortalama günlük 300 bin bilet satışı( Türkiye’de sadece üç büyüklerin maçlarının toplamında bu tarz ortalamalara ulaşılmaktadır.) Almanya’da stat ortalama seyirci kapasitesi 46.000, Türkiye’de ise 35.000. Tüm maçlara bakıldığında ise, Almanya toplam kapasiteyi 2.78 Milyon koltuğa çıkartabilirken, Türkiye’de bu kapasite 2.48 Milyon koltukla kalıyor. Dolayısıyla bu durum, daha az bilet satışı ve geliri anlamına geliyor.
b) Almanya’da neredeyse tüm şehirler arasında demiryolu ulaşımı var ve organizasyon şehirlerinin arasında demiryolu ağını garanti etmektedir.Bununla birlikte Alman şehirlerinde trafik sorunu olmayışı lojistik konunda Almanya’nın elini güçlü tutmaktadır.
f) Hali hazırda bir bahis pazarının olması ve tüm Alman stadlarında sponsporluk ve reklam gelirinden de öte alkollü içki satışının serbest olması ve bu sektörde bir pazarın varlığı, Almanya üzerinden gelirlerin maksimizasyonunu sağlamaktadır.
UEFA, EURO 2016’da Fransa’dan 2.35 Milyar Euro(€) gelir, 847 Milyon Euro(€)’da kar elde etmişti. 2024’ten de beklentisi doğal olarak minimum 3.5 Milyar Euro(€) gelir ve 1 Milyar Euro(€) kar beklentisi olacaktır. Bu açıdan bakıldığından bu organizasyonun Türkiye’ye verilmesi için bu gelirin garantisini (zımni olarak) isteyebilirlerdi. Bu tam anlamıyla şu demekti yanı: Türkiye UEFA’ya bu geliri de garanti etse idi, ki bu da aradaki farkı yurttaşlarımızdan toplanan vergilerinden sübvanse edilmesiyle mümkün olacaktı. O zaman ancak ve ancak UEFA organizasyonu Türkiye’ye vermeyi düşünebilirdi.
Sonuç olarak, organizasyon ev sahibi olma durumu öncelikle iktisadi olmakla birlikte, tüm aday ülkeler bu konuda kazan kazan felsefesini gütmektedir. UEFA’nın çatı kuruluş olmasından mütevellit en büyük pastayı almayı garantilemek istemesiyle birlikte, aday ülkelerde kendi çıkarları doğrultusunda dosyalarını hazırlamaktadır. Bu açıdan bakıldığında Türkiye, UEFA’nın istediği kriterler doğrultusunda bu organizasyona ev sahibi olabilseydi, Brezilya’da düzenlenen Dünya Kupası’nda yaşanan, “doğal yatırımcı vatandaştır”, felsefesinin tepkisine maruz kalabilirdi…
Peki 2014 Dünya Kupası’nın ev sahibi Brazilya’da neler yaşanmıştı:
https://www.theguardian.com/world/2013/jun/18/brazil-protests-erupt-huge-scale
SBT®
Referanslar:
*https://www.bbc.com/turkce/haberler-dunya-45648551
*http://www.futbolekonomi.com/index.php/haberler-makaleler/genel/122-tugrul-aksar/4412-uefa-2024-euro-championship-2024-.html
*http://www.espn.com/soccer/european-championship/story/2910112/uefa-expects-record-€830-million-profit-from-euro-2016-in-france#sanitized=true