0 comments

SPOR BİLİMLERİ’NDE EN BAŞARILI ÜNİVERSİTELER

SBT® olarak Spor Bilimleri alanında geçtiğimiz yılların en başarılı üniversitelerini sizler için derlemiştik. 2023 yılında da spor bilimleri alanın da dijitalleşme ve teknoloji kullanımının artmasıyla gelişip yayılmaya devam ederken, kariyerli üniversiteler mezunlarına uluslararası nitelikte refah sunuyor.

İyi Üniversitelerden Mezun Olan Öğrenciler Yüksek Ücretler Alıyor
İyi Üniversitelerden mezun öğrenciler dünyada ortalama 100.000$ yıllık ücretle iş bulabiliyor. 2023 Kasım verilerine göre ABD’de bu yıl spor bilimciler daha çok kazandılar. Ortalama ücretin yanı sıra ekstra deneyimli ve nitelikli spor bilimcilerin maaşları ise 140.000$ ‘ın üzerinde seyrediyor.

Shanhai Ranking sistemiyle yapılan “Global Ranking of Sport Science Schools and Departments 2023” sıralamasına göre 2023 yılının ‘en iyi’ leri de belli oldu. 460 üniversiteden spor bilimleriyle ilişkili 523 bölümün çalışmaya dahil edildiği sıralamada, 2018-2022 yılları arasında üniversitelerin yapmış olduğu çalışmalar baz alındı.

Aday üniversitelerin seçiminde 2 ana kriter üzerinde durulurken, sıralama kriterleri ise 3 ana başlıkta incelendi. Araştırma çıktısı, araştırma kalitesi ve  uluslararası işbirliğinin ön plana çıktığı çalışmada sıkı rekabet içindeki üniversiteler yine yerini aldı.

Puantajda Nitelik Ön Planda

Araştırma çıktısı , araştırma kalitesi ve uluslararası işbirliği kriterlerinin göz önünde bulundurulduğu araştırmada; maalesef ki yine Türkiye’den herhangi bir üniversite ilk 300 arasına girmedi.

Maalesef Bu Yılda İlk 300’e Hiç Bir Türk Üniversitesi Giremedi

Sıralamada İran , Tunus ve Çin gibi ülkelerin spor bilimleri bölümleri yer alırken hiç bir Türk üniversitemiz spor bilimleri alanında ilk 300’e girememiştir.

İŞTE EN İYİ SPOR BİLİMLERİ’NİN İLK 5’İ:

1. Deakin University School of Exercise and Nutrition Sciences
Department of Physical Activity and Health


2.University of Copenhagen Department of Nutrition, Exercise and Sports
Institute of Sports Medicine

3. Norwegian School of Sport Sciences Norwegian School of Sport Sciences

4. University of Verona Faculty of Exercise and Sport Science
Sport, Mountains, and Health Research Center


5. Vrije Universiteit Amsterdam Faculty of Behavioural and Movement Science

0 comments

SPOR BİLİMLERİ’NDE 2022 YILININ EN BAŞARILI ÜNİVERSİTELERİ

SBT® olarak Spor Bilimleri alanında geçtiğimiz yılların en başarılı üniversitelerini sizler için derlemiştik. 2022 yılında da dijitalleşme ve 4. sanayi devriminin etkisiyle; dünya, Spor Bilimleri alanında ilerlemeye ve üretmeye devam ediyor !

Shanhai Ranking sistemiyle yapılan “Global Ranking of Sport Science Schools and Departments 2022” sıralamasına göre 2022 yılının ‘en iyi’ leri de belli oldu. 460 üniversiteden spor bilimleriyle ilişkili 516 bölümün çalışmaya dahil edildiği sıralamada, 2017-2021 yılları arasında üniversitelerin yapmış olduğu çalışmalar baz alındı.

Aday üniversitelerin seçiminde 2 ana kriter üzerinde durulurken, sıralama kriterleri ise 3 ana başlıkta incelendi. Araştırma çıktısı, araştırma kalitesi ve  uluslararası işbirliğinin ön plana çıktığı çalışmada sıkı rekabet içindeki üniversiteler yine yerini aldı.

İşte ilk 50’den başlayarak Spor Bilimleri’nin en iyileri !

Puantajda Nitelik Ön Planda

Araştırma çıktısı , araştırma kalitesi ve uluslararası işbirliği kriterlerinin göz önünde bulundurulduğu araştırmada; maalesef ki yine Türkiye’den herhangi bir üniversite ilk 300 arasına girmedi.

İŞTE EN İYİ SPOR BİLİMLERİ’NİN İLK 5’İ:

1. Deakin University School of Exercise and Nutrition Sciences
Department of Physical Activity and Health


2. Norwegian School of Sport Sciences Norwegian School of Sport Sciences

3.University of Copenhagen Department of Nutrition, Exercise and Sports
Institute of Sports Medicine

4. University of Verona Faculty of Exercise and Sport Science
Sport, Mountains, and Health Research Center


5. Vrije Universiteit Amsterdam Faculty of Behavioural and Movement Science




0 comments

SBT® olarak Spor Bilimleri alanında geçtiğimiz yılların en başarılı üniversitelerini sizler için derlemiştik. 2021 yılında da omikron varyantına rağmen; dünya, Spor Bilimleri alanında ilerlemeye ve üretmeye devam ediyor !

Shanhai Ranking sistemiyle yapılan “Global Ranking of Sport Science Schools and Departments 2021” sıralamasına göre 2021 yılının ‘en iyi’ leri de belli oldu. 429 üniversiteden spor bilimleriyle ilişkili 485 bölümün çalışmaya dahil edildiği sıralamada, 2015-2020 yılları arasında üniversitelerin yapmış olduğu çalışmalar baz alındı.

Aday üniversitelerin seçiminde 2 ana kriter üzerinde durulurken, sıralama kriterleri ise 3 ana başlıkta incelendi. Araştırma çıktısı, araştırma kalitesi ve  uluslararası işbirliğinin ön plana çıktığı çalışmada; ilk 100’e Avrupa’dan 44, Amerika’dan 32, Asya’dan 22 ve Afrika’dan 2 üniversite sıralamaya girdi.

İşte Spor Bilimleri’nin en iyileri !

0 comments

Sporcu içecekleri egzersiz öncesinde, esnasında ve sonrasında kullanılabilen bileşiminde sıvı, karbonhidrat ve elektrolitler bulunan solüsyonlardır. Sporcu içecekleri temel olarak üç amaçla kullanılır. Bunlar egzersiz esnasında sıvı kaybının engellenmesi, enerji kaynağı olarak karbonhidrat desteği sağlanması ve terleme yoluyla kaybedilen elektrolitlerin yerine konmasıdır. Piyasada satılan tüm sporcu içeceklerinin içeriği ve yoğunluğu bu amaçlara yönelik ayarlanmaktadır.(6)

İlk sporcu içeceğinin üretimi 1965 yılında sıcak havada müsabakaya çıkan futbolcuların performansının neden azaldığının sorgulanmasıyla başlamıştır. Araştırmacılar sporcuların sıvı ve elektrolit kaybettiğini düşünmüşler ve ilk karbonhidrat elektrolit içerikli sporcu içeceğini geliştirmişlerdir.(7) Günümüzde ise sporcu içecekleri birçok sporcu tarafından yaygın olarak tüketilmektedir. Örneğin, Türkiye’de elit sporcular üzerinde yapılan bir çalışma sporcuların antrenman ve müsabaka esnasında sudan sonra en yaygın olarak sporcu içeceklerini tüketmeyi tercih ettiklerini göstermiştir (Su içme oranı: %41.3, Sporcu içeceği içme oranı %18.6).(8) Amerika Birleşik Devletleri verileri incelendiğinde ise sporcu içeceklerinin tüketim miktarının her yıl arttığı ve pazar payının 2005 yılında 200 milyon dolarken 2020 yılında 1 milyar 200 milyon dolara ulaştığı görülmektedir.(7) 

Egzersiz esnasında ihtiyaç duyulan enerjinin hemen hemen tamamı karbonhidrat ve yağlardan sağlanmaktadır.(9) İnsan vücudunda enerji ihtiyacını günlerce aralıksız karşılayabilecek kadar yağ deposu bulunmasına karşın karbonhidrat depoları oldukça sınırlıdır ve sadece birkaç saatlik egzersizle bile tükenebilmektedir. Egzersiz esnasında karbonhidrat depolarının tükenmesi ile yorgunluk artmakta ve spor performansı düşmektedir. Bu yüzden sporcuların egzersiz öncesi, esnası ve sonrasında karbonhidrat kaynağı besinler tüketmeleri önerilmektedir.(10) 

Sporcuların egzersiz öncesinde, sırasında ve sonrasında ihtiyaç duydukları karbonhidrat miktarı Tablo 1’de gösterilmiştir. Buna göre sporculara egzersizden 1-4 saat kadar önce vücut ağırlığının her bir kilogramı için 1-4 gram karbonhidrat alımı önerilmektedir. 45 dakikaya kadar süren egzersizler için karbonhidrat alımına gerek duyulmazken, 1-2.5 saat süren egzersizlerde egzersiz esnasında saatte 30-60 gram karbonhidrat alımı, 2.5 saat üzeri egzersizlerde saatte 90 grama kadar karbonhidrat alımı önerilmektedir. Ayrıca egzersiz sonrasında ilk 4 saat içinde vücut ağırlığının her bir kilogramı için 1.0-1.2 gram karbonhidrat alımı yapılmasının boşalan glikojen depolarının hızlıca dolması açısından gerekli olduğu vurgulanmıştır.(10) 

Karbonhidratlara ek olarak egzersiz esnasında vücutta sıvı ve elektrolit kaybı da oluşmaktadır. Egzersiz sırasında terleme yoluyla sodyum kaybının artmasının hiponatremi oluşturarak performansı düşürdüğü ve kas kramplarını tetiklediği rapor edilmiştir. Terlemeye bağlı olarak vücut ağırlığının %2 ve üzeri düşmesinin ise aerobik kapasiteyi, mental ve bilişsel fonksiyonları olumsuz etkilediği bulunmuştur.(11) Bu nedenle sporculara egzersiz esnasında karbonhidrat, sıvı ve elektrolit içeren içecekler önerilmektedir ancak karbonhidratların enerji kaynağı olarak kullanılabilirliğinin sınırlı olması, karbonhidrat veya elektrolit içeriği yüksek olan besinlerin egzersiz esnasında gastrointestinal problemler yaratması nedeniyle sporculara en uygun performansın sağlanması için %6-8 konsantrasyonda karbonhidrat, 500-700 mg/litre sodyum ve 800-2000 mg/litre potasyum içeren sporcu içeceklerini önerilmektedir. Bu aralıklardaki solüsyonların intestinal sistemden karbonhidrat emilimini en yüksek seviyede tuttuğu, yeterli enerji desteği sağladığı ve gastrik boşalma için ideal koşullar yarattığı belirtilmiştir.(11,12) 

Egzersiz türlerine göre sporcu içeceklerinin spor performansına etkisini değerlendiren bir çalışmada, kısa süreli yoğun egzersizler için egzersiz öncesinde ve esnasında sporcu içeceklerinin iyi bir destek olabileceği, uzun ve aralıklı egzersizler için sporcu içeceklerinin yüksek derecede etkili olduğu belirtilmiştir. Ayrıca uzun süreli dayanıklılık egzersizlerinde hem karbonhidrat depolarının boşalmasının hem de sıvı elektrolit kaybının engellenmesi için düşük karbonhidrat içeren içeceklerin performansa katkı sağlayabileceği vurgulanmıştır.(6) Brink-elfagoun ve ark. tarafından yapılan bir araştırmada ise sporcu içeceğinin plaseboya göre fiziksel performansı anlamlı derecede arttırdığı ve güç düşüşlerinde azalma sağladığı gösterilmiştir.(13)

Sporcu içeceklerinin spor performansı üzerine etkisi oldukça değerlidir fakat sağlığı olumsuz yönde etkileyebileceğini gösteren çalışmalar da mevcuttur. Yaşları 9-16 arasında değişen 7549 adölesan üzerinde yapılan bir çalışmada bireylerin günde kaç porsiyon sporcu içeceği içtikleri tespit edilmiştir. 3 yıllık takip sonrasında günde tüketilen sporcu içeceği miktarı bir porsiyon arttıkça adölesanların Beden Kütle İndeksi (BKİ) erkeklerde 0.30, kızlarda 0.33 birim arttığı saptanmıştır. Dolayısıyla sporcu içecekleri ve obezite arasında ilişki olduğu vurgulanmıştır.(14) 11-14 yaş arasındaki çocuklarda yapılan başka bir araştırmada ise sporcu ve enerji içeceği tüketen bireylerde dişte erozyon oluşumunun daha fazla olduğu görülmüştür. Bu etkinin her iki içeceğinde Ph’sının 3-4 arasında olmasının etkili olduğu belirtilmiştir.(15) 

ENERJİ İÇECEKLERİ 

İlk enerji içeceği olan Lipovitan D 1960 yılında Japonya’da piyasaya sürülmüştür. 1987 yılında Avusturya’da taurin içeren enerji içeceğinin satışa sunulmasıyla enerji içecekleri Avrupa pazarına girmiştir. 1997 yılında ise Amerika Birleşik Devletleri’nde ilk satışlar başlamış ve enerji içecekleri pazarı hızla büyümüştür. 2002 ile 2006 yılları arasında Amerika Birleşik Devletleri’ndeki enerji içecekleri satışı yılda %55 artmış, 2008 yılından 2012 yılına kadar ise enerji içecekleri pazarı %60 büyüyerek 12.5 milyar doların üstüne çıkmıştır.(16,17) Enerji içecekleri dünya genelinde hem sporcuların hem de normal bireylerin yaygın olarak tükettiği bir içecektir. Türkiye’de üniversite öğrencileri üzerinde yapılan bir çalışmada öğrencilerin %55’inin enerji içeceği tükettiği, %18’inin ise günde en az 250 ml enerji içeceği içtiği gösterilmiştir.(18) Amerika’da 692 öğrenci (487 normal, 205 sporcu) üzerinde yapılan bir çalışmada spor yapan öğrencilerin %28.3’ünün, spor yapmayan öğrencilerin ise %38.9’unun son bir ay içinde en az 1 defa enerji içeceği içtiği saptanmıştır.(19) Avrupa Birliği ülkelerini kapsayan geniş çaplı bir çalışmada ise enerji içeceği içme oranı yetişkin bireylerde %30, adölesanlarda (10-18 yaş arası) %68, çocuklarda (10 yaş altı) %18 olarak bulunmuştur.(20) 

Enerji içeceklerine bilimsel olarak verilen standart bir isim olmamakla birlikte stimüle edici, performans arttırıcı ve enerji verici alkol içermeyen içecek olarak tanımlamak mümkündür. Enerji içecekleri içerisinde temel olarak karbonhidrat ve kafein bulunmaktadır. Buna ek olarak taurin, riboflavin, piridoksin ve diğer B vitaminleri eklenebilmektedir.(17) Enerji içecekleri içerisinde %11-12 aralığında karbonhidrat bulunmaktadır ve egzersiz esnasında %10 ve üzeri karbonhidrat içeren içeceklerin tüketilmesinin gastrik boşalmayı geciktirdiği ve gastrointestinal problemler oluşturduğu gösterilmiştir.(21,22) 

Enerji içecekleri içerisindeki kafein sporcular açısından değerlendirildiğinde performansı arttırması nedeniyle ergojenik yardım olarak kullanılan bir bileşiktir. Kafein alımının sporcularda endorfin salınımı arttırıp dikkat ve konsantrasyonu arttırarak, merkezi sinir sisteminde adenozin reseptör antogonisti olarak görev alıp yorgunluk hissinin oluşmasını geciktirerek ve serbest yağ asidi oksidasyonunu arttırıp karbonhidrat depolarının boşalmasını geciktirmesinden dolayı performansı arttırdığı bildirilmiştir.(23,24) Kafein yüklemesi ile ilgili yapılan çalışmaların özetlendiği bir çalışmada kafein yüklemesinin dayanıklılık türü egzersiz yapan sporcuların performansını ortalama %3.2 oranında arttırdığı belirlenmiştir. Dolayısıyla sporcularda egzersiz öncesinde 3-6 mg/kg kafein yüklemesi yapılmasının performansı arttıracağı belirtilmektedir.(25) Marriot ve ark. tarafından yapılan bir çalışmada takım sporcularına testten 70 dakika önce 6 mg/kg kafein tükettirilmiş ve Yo-Yo aralıklı toparlanma koşu testi 2 (Yo-Yo IR2) uygulanmıştır.(26) Sonuç olarak sporcuların kafein tüketimi sonrası Yo- Yo IR2 koşu performanslarında %14’lük artış (plasebo: 480 ± 113 m, kafein: 540 ± 138 m) olduğu görülmüştür. Türkiye’de profesyonel futbolcular üzerinde yapılan bir çalışmada ise testlerden 1 saat önce 6 mg/kg kafein tüketimi sonrası plaseboya kıyasla kafein tüketimi sonrasında topu vücutla oynama, uzun pas, kısa pas, duran topa şut, hareketli topa şut, kafa vuruşu, hoff, sprint ve sürat dripling testleri performanslarında artış gözlemlenmiştir (p<0,05).(27) Kafeinin tüketim sonrası pik seviye ulaşma süresi 30-120 dakika arasında olduğu belirtilmiştir ancak spor performansı açısından en uygun kafein alım zamanının ne olduğu tam bilinmemektedir.(28) Kara ve ark. yaptığı bir çalışmada testten 60 ve 120 dk önce 6 mg/kg kafein tüketiminin sürat, çeviklik ve yatay-dikey sıçrama performansı üzerine etkileri karşılaştırılmış ve testten 60 ve 120 dk önce kafein tüketiminin performans üzerinde benzer etkiler oluşturduğu saptanmıştır.(29) Kafein alımının spor performansı üzerine olumlu etkileri gösterilmiş olmasına karşın enerji içecekleriyle ve kafein alımıyla ilgili birçok risk faktörü bulunmaktadır.

Dünya piyasasındaki enerji içecekleri incelendiğinde 1 kutu enerji içeceği içerisindeki kafein miktarının 50 ile 505 mg arasında değiştiği görülmektedir.

Dolayısıyla enerji içeceklerinin kafein içeriğinin oldukça geniş bir aralıkta olduğunu söylemek mümkündür.(17) Yaygın olarak tüketilen bazı içeceklerin kafein içerikleri Tablo 2’de verilmiştir. Enerji içeceklerinin kafein içeriği diğer kafein içeren içeceklerle kıyaslandığında ise 100 ml enerji içeceğinin kafein içeriği 230 mg’a kadar çıkabilirken, aynı miktarda filtre kahve 40 mg, siyah çay 20 mg, kola 10 mg kafein içermektedir.(28,30) Avrupa’daki 16 ülkede enerji içecekleriyle ilgili yapılan çalışmada enerji içeceklerinin toplam kafein alımına katkısı; çocuklarda %43, adölesanlarda %13, yetişkinlerde %8 olarak tespit edilmiştir.(31) Bununla birlikte kafeinin maksimum ergojenik etki göstermesi için önerilen düzeyin günde 3-6 mg/kg olduğu düşünüldüğünde birçok enerji içeceğinin sadece 1 kutusunun bile bir sporcunun günlük kafein ihtiyacını diğer besinlerden alınan kafein olmaksızın karşıladığını söylemek mümkündür. 

Kafein ile ilgili yapılan çalışmalar kafeinin vücutta birçok metabolik etkisi olduğunu göstermektedir. Akut olarak aşırı dozda alınan kafeinin çarpıntı, hipertansiyon, merkezi sinir sistemini uyarıcı etki, bulantı, kusma, hipokalsemi ve metabolik asidozis oluşturabileceği bilinmektedir.(32) Ayrıca yapılan çalışmalar enerji içeceği bileşiminde bulunan şeker ve kafeinin sinerjik etki göstererek Tip 2 Diyabet oluşumunu tetiklediğini, obezite riskini arttırdığı ve insülin duyarlılığını azalttığını göstermiştir.(33,34) Kafein vücuttan çekilirken de problemler yaratabilmektedir. Kafein çekiliminin en yaygın bulgusu baş ağrısı olmakla birlikte bireylerde yorgunluk, uykusuzluk, disforik mood, bilişsel performansta düşüş, kusma ve kas ağrısı görülebilmektedir. Bu bulgular kafein alımında 12-24 saat kadar sonra başlamakta, 20-51 saatte en üst seviyeye ulaşmakta ve 2 ile 9 gün boyunca görülebilmektedir.(35) 

Enerji içeceklerin yüksek kafein içeriği ve risk faktörlerinin çok olması etiketleme yönteminin önemini arttırmaktadır. Ancak dünyadaki etiketleme yöntemleri incelendiğinde ülkeler arasında oldukça farklılık olduğu görülmektedir. Avrupa birliği ülkelerinde etiketleme yöntemi olarak ‘yüksek miktarda kafein içermektedir.’ ifadesi varken Kanada’da ‘Alkolle karıştırmayın ve günde 2 kutudan fazla içmeyin.’ ifadesi kullanılmıştır.(16) Bununla birlikte İsveç’te 15 yaşından küçüklere enerji içeceği satışı yasak iken Yeni Zelanda ve Avusturya’da enerji içeceklerinin 80 mg/50 ml’den fazla kafein içermemesi gerektiği bildirilmiştir.(17) Gana’da ise enerji içeceklerinin tüketimine dair herhangi bir düzenleme bulunmamatadır.(36) Türkiye’de ise enerji içeceklerinin 150mg/L’den daha fazla kafein içermemesi, 18 yaşından küçüklere satılmaması, spor tesisi ve okullarda satışının yapılmaması yönünde yasal düzenlemeler vardır.(37) FDA 2003 yılında aldığı kararla içeceklerdeki maksimum kafein oranının %0.02 olması gerektiğini vurgulamıştır fakat yapılan çalışmalar birçok enerji içeceğinde bu orana uyulmadığını göstermiştir.(38) Ayrıca etiketlemede 12 yaş altı bireylere satılmaması, 12 yaş üstü bireylere ise her 3-4 saatlik aralıklar da 100-200 mg’lık dozların aşılmaması gerektiğinin etiketlenmesi gerektiği bildirilmiştir.(16) Etiketleme yöntemindeki farklılıklar değerlendirildiğinde sporcuların enerji içecekleri tüketirken dikkatli olması gerektiğini göstermektedir. 

SONUÇ VE ÖNERİLER 

Enerji ve sporcu içecekleri birbirinden farklı ürünler olmasına karşın çoğu zaman karıştırılabilen ürünlerdir. Sporcu içecekleri tamamen sporcuların maksimum verim alabilmesi amacıyla üretilmiş ürünlerdir ve akut dönemde sporcuya fayda sağlamaktadır. Uzun süreli sporcu içecekleri kullanımı ise obezite ve diş sağlığı açısından olumsuz bulunmuştur fakat bu risk diğer şekerli içecekler içinde geçerlidir.(39,40) Bu bilgiler doğrultusunda sporcu içeceklerinin sporcu performansını arttırmak için kullanılmasının uygun olduğunu söylemek mümkündür. Ancak sporcularda sağlığın korunması performansın arttırılması kadar önemlidir. Bu yüzden sporcu içeceklerinin aşırı tüketilmesinin yeterli ve dengeli beslenmenin önüne geçeceği bilinmeli, uygun miktarlarda tüketilmesine dikkat edilmelidir. 

Enerji içeceklerinin sporcu içeceğine oranla bir çok risk faktörünü bünyesinde barındırdığını söylemek mümkündür. Enerji içecekleri genelde enerji vererek sporcunun performansını arttıracakmış gibi bir algı vardır fakat yenilen her besin bireye enerji sağlayabilir. Burada önemli olan optimal performansın sergilenmesi için enerjinin hangi kaynaktan hangi yoğunlukta alınması gerektiğidir. Optimal performans sağlanması için %6-8’lik karbonhidrat solüsyonları önerilirken enerji içeceklerinin yoğunluk olarak bu değerin üzerindedir. Ayrıca enerji içeceği içerisinde yüksek miktarda bulunabilen kafein çok dikkatli değerlendirilmelidir. Kafein alımının dayanıklılık performansını arttırdığına dair çalışmalar mevcuttur fakat enerji içeceğine ek olarak kahve, çay, kola, kakaolu besinlerden de kafein alınmaktadır.(25,41) Dolayısıyla bir sporcuda kafein yüklemesi yapılacaksa kafeinin sağlık etkileşimleri göz önünde bulundurulmalı ve enerji içeceklerinin tek kafein kaynağı olmadığı bilinmelidir. Sporcuların enerji içeceği dışındaki diğer besinlerden de kafein alıyor olması kafein yüklemesinin spor-sağlık profesyonelleri eşliğinde besin tüketim kayıtları alınıp, değerlendirilerek yapılmasını gerektirmektedir. Böylece hem kafeinin risk faktörleri kısıtlanabilir hem de kafeinin ergojenik etkisinden yararlanılabilir. Buna ek olarak enerji içeceklerinin oldukça geniş aralıkta kafein içermesinden dolayı standart ölçüde paketlenmesi veya daha dar bir aralıkta kafein içermesi için çalışmalar yapılması daha güvenilir bir içecek haline getirilmesine yardımcı olabilecektir. 

KAYNAKLAR

Kaynaklar ve makalenin tamamına erişmek için:

0 comments

Antrenman yüklenmelerinin azalması veya tamamen ortadan kaldırılması durumunda fiziksel, fizyolojik ve biyolojik değişimleri içeren kondisyon özelliklerinin antrenman öncesi düzeye dönmesi durumuna antrenman biliminde “geriye dönüş ilkesi” veya “antrenmansızlaşma” (detraining) denmektedir (1). Antrenmanlara ara verme, müsabakaların programı dahilinde sonlanması gibi normal durumlarda olabileceği gibi hastalık, sporcu yaralanmaları ve müsabakaların ve antrenmanların gerçekleşmesine olanak vermeyen anormal sosyal olay durumlarında da oluşabilmektedir. Bilindiği üzere dünyayı ve ülkemizi etkisi altına alan Koronavirüs pandemisi dolayısıyla hemen hemen bütün dünyada spor müsabakalarına ara verilmiştir. Ülkemizde ise 19 Mart 2020 tarihinde Gençlik ve Spor Bakanlığı tarafından başta Futbol ligleri olmak üzere Hentbol, Voleybol ve Basketbol liglerinin tamamının Koronavirüs salgınına yönelik tedbirler kapsamında ertelenmesine karar verilmiştir. Dolayısıyla binlerce sporcuyu ilgilendiren bu kararın alındığı tarih, salgından korunmak amacıyla antrenmanlara ara veren sporcular için aynı zamanda antrenmansızlaşmanın başladığı tarih olarak ta kabul edilebilir. Antrenmansızlaşma üzerine araştırmalar yapan spor bilimciler bu durumu, süre olarak kısa dönem antrenmansızlaşma (4 hafta altı) ve uzun dönem antrenmansızlaşma (4 hafta üstü) olarak ikiye ayırmaktadır (2). Bu sınıflandırmadan yola çıkarak 19 Mart 2020 tarihi referans alındığında, ülkemizdeki sporcuların çoğunun kondisyonel özelliklerde daha fazla oranda kayıplara yol açan uzun dönem antrenmansızlaşma sürecine giriş yaptıkları söylenebilir. 

          Antrenman uzun süre ara vermenin sebep olduğu bu olumsuz sonuçlar Koronavirüs tedbirleri ortadan kalktıktan sonra sporcuları zorlu bir adaptasyon sürecinin beklediğini göstermektedir. Örneğin; Olimpik bir kürek sporcusu üzerine yapılan araştırmada, bu sporcunun antrenmanlara 8 hafta ara vermesinden sonra geçmiş performans düzeyine ulaşmasının 20 hafta sürdüğünü göstermiştir (5). Buna karşın, araştırmacılar düzenli antrenman süreci bitiminde azaltılmış şiddette ve frekanslarda yapılan antrenmanların düzenli kuvvet antrenmanı döneminde elde edilen kas kütlesini ve güç performansını koruyabildiğini belirtmişlerdir (6). Ayrıca araştırmacılar antrenmanlara ara verildiği dönemlerde performans kayıplarını minimize etmek adına sporculara ve antrenörlere kapsamı düşürülmüş  uygun antrenman programları uygulanmalarını önermektedirler (7,8).  Bu durum sporcuların antrenmanlara ara verdikleri dönemde azaltılmış şiddet, sıklık ve haciminde de olsa antrenmanlara devam etmelerinin önemini ortaya koymaktadır. Fakat Koronavirüs salgını tedbirlerinin ne kadar süreceğinin belirsizliği ve sporcuların antrenmanlarını gerçekleştirecekleri ortam ve olanakların kısıtlı olması bu tür antrenman programlarının uygulanmasında farklı yaklaşımlar kullanılmasını gerektirmektedir. Bu durumun farkında olan birçok antrenör Koronavirüs tedbirlerinden dolayı antrenmanlarına ara vermek zorunda olan sporcularına özel antrenman programları hazırlamışlar ve uzun dönem antrenmansızlaşmanın etkilerini en aza indirmenin yollarını aramaya başlamışlardır. Koronavirüs tehlikesi ortadan kalktıktan sonra spor federasyonlarının müsabakalar başlamadan önce sporculara fiziksel ve fizyolojik adaptasyon için gerekli süreyi vereceği düşünülmektedir. Fakat bu sürenin endüstrileşen spor branşlarında olabilecek en asgari süre ile kısıtlanacağı unutulmamalıdır. Dolayısıyla sporcuların müsabakaların başlamasıyla birlikte optimal performans düzeylerine ulaşmaları salgın tedbirleri süresince yaptıkları antrenmanlar ile yüksek ilişkili olacaktır. 

        

Bu tür antrenman programları uygulanırken Koronavirüs tedbirlerinden kaynaklanan sporcu yaşamındaki farklılaşmalar göz önünde bulundurulmalıdır. Programların uygulanmasında öncelikle diğer programlardan farklı olarak sporcunun mevcut ortamı ve olanakları tespit edilmeli ve egzersiz programları bu olanaklar içinde planlanmalıdır. Farklı olanaklara sahip sporcuların bireysel antrenman programları da farklı dizayn edilmelidir. Antrenmanların şiddet, kapsam ve sıklığı salgın süreci ile ilişkili ve olası normal antrenmanlara başlama süresi takip ve tahmin edilerek düzenlenmelidir.  Spor branşının temel ve baskın motorik özellikleri üzerine egzersiz seçimleri yapılılırken bu egzersizlerin sporcuların yaşam alanlarında uygulanabilirliği göz önünde bulundurulmalıdır. Ek olarak egzersizleri destekleyen ekipman seçimlerinde ev ortamı gibi yaşam alanı içerisinde kullanılabilir olmasına dikkat edilmelidir. Bu süre içerisinde sporcuların beslenme ve kilo kontrolünün sağlanması en az antrenman programı kadar önem taşımaktadır. Sporcuların geridönütleri özenle takip edilmeli takım sporcularında motivasyonu sağlamak adına online uygulamalarla ortak antrenman seansları düzenlenmelidir. Hareketli ve enerjik bir yaşama sahip sporcuların salgın dolayısıyla durağan ve stresli bir ortamda olmalarının psikolojik etkileri göz ardı edilmemeli, motivasyonu ve psikolojik dayanıklılığı arttıran diyaloglar kurulmalıdır. Salgın önlemlerinin kademeli gevşetilmesi durumunda normal antrenman süreci başlasa dahi sosyal mesafe kurallarına uygun grup antrenmanları ve driller  planlanmalı, sporcuların genel sağlığı korunmalıdır. Sağlık ihtiyaçlarımızın spor ihtiyaçlarımızdan öncelik gerektirdiğini unutmamalıyız.  

Tüm sporcularımızla sağlıklı ve başarılı günlerde buluşmak dileğiyle…

                                                                                                                              

Dr. Onat Çetin

Kaynakça

1. Fleck, Steven J. “Detraining: It’s effects on endurance and strength.” Strength & Conditioning Journal 16.1 (1994): 22-28.

2. Mujika, Iñigo, and Sabino Padilla. “Detraining: loss of training-induced physiological and performance adaptations. Part I.” Sports Medicine 30.2 (2000): 79-87.

3. Mujika, Iñigo, and Sabino Padilla. “Detraining: loss of training-induced physiological and performance adaptations. Part II.” Sports Medicine 30.3 (2000): 145-154. 

4. Neufer, P. Darrell. “The effect of detraining and reduced training on the physiological adaptations to aerobic exercise training.” Sports Medicine 8.5 (1989): 302-320.

5. Godfrey, R. J., et al. “The detraining and retraining of an elite rower: a case study.” Journal of Science and Medicine in Sport 8.3 (2005): 314-320.

6. Tavares, Lucas Duarte, et al. “Effects of different strength training frequencies during reduced training period on strength and muscle cross-sectional area.” European journal of sport science 17.6 (2017): 665-672.

7. Joo, Chang Hwa. “The effects of short-term detraining on exercise performance in soccer players.” Journal of exercise rehabilitation 12.1 (2016): 54.

8. García-Pallarés, Jesús, et al. “Post-season detraining effects on physiological and performance parameters in top-level kayakers: comparison of two recovery strategies.” Journal of sports science & medicine 8.4 (2009): 622.

0 comments

PROFESYONEL FUTBOLCU ALACAKLARI VE BUNLARIN TAHSİL YÖNTEMLERİ 

            Profesyonel futbolun küreselleşerek çok büyük bir ekonomi haline gelmesine paralel olarak profesyonel futbolcuların da kulüplerden olan hak ve alacakları ciddi oranda çeşitlilik ve artış göstermektedir. Dolayısıyla artık günümüzde, futbolu profesyonel bir meslek olarak icra eden futbolcular yaptıkları bu işten çok yüksek meblağlar kazanmaktadır. Ancak şu kadar var ki, değinilen futbolun globalleşmesi ve büyümesi sürecinde her ne kadar sporcuların kazançlarında ciddi bir artış olsa da spor kulüplerinin gelirlerinin artışı sporculardan çok daha geride kalmış ve buna bağlı olarak da profesyonel futbolcular, kulüplerden olan hak ve alacaklarını almakta zorluklar yaşamaktadırlar. Bu çalışmamızda ise futbolcuların spor kulüplerinden olan alacaklarının ifa edilmemesi halinde başvurabilecekleri hukuki yol ve çarelere değinmeye çalışacağız. Bu konuyla ilgili çalışmamıza geçmeden önce profesyonel futbolcuyu tanımlayalım.

Profesyonel Futbolcu : Profesyonel futbolcu kavramı TFF’nin Profesyonel Futbolcuların Statüsü ve Transferleri Talimatı’nın 3. maddesinde “Bir kulüple yazılı sözleşme yapmış olan ve kendisine futbol faaliyetleri kapsamında yaptığı harcamalardan daha fazla miktarda ödeme yapılan futbolcudur.” şeklinde tanımlanmıştır. Bu tanımlamadan anlaşıldığı üzere; bir futbolcunun profesyonel olarak kabul edilmesi için şu iki şartın birlikte gerçekleşmiş olması gerekmektedir.

  1. Futbolcunun bir kulüple yazılı sözleşme yapmış olması.

Burada bahsi geçen sözleşme; profesyonel futbol kulübü ile futbolcu arasında yapılan ve futbolcunun, futbolculuk faaliyetlerini sözleşmenin diğer tarafı olan futbol kulübüne bağlı olarak sürekli şekilde yapmayı üstlendiği ve buna karşılık olarak da kulübün profesyonel futbolcuya ücret ödeme yükümlülüğü altına girdiği bir sözleşmedir. Bu tanımlamadan anlaşıldığı üzere, profesyonel futbolcu sözleşmelerinin asli unsurları; iş görme, bağımlılık, süreklilik ve ücrettir. Bu tanımlamadan çıkan bir diğer önemli husus ise futbolcunun akit imza ettiği diğer tarafın ilgili federasyon tarafından profesyonel futbol liglerinde mücadele edebilmesi için gerekli lisans verilmiş bir futbol kulübü olması gerektiği hususudur. Zira, mevzuatta yer alan açık hükümler uyarınca amatör bir futbol kulübünde profesyonel futbolcunun bulunabilmesi mümkün değildir.

Bahsi geçen sözleşmenin taslağı Türkiye Futbol Federasyonu tarafından matbu olarak yayımlanmaktadır. Uygulamada bu sözleşme, TFF tarafından yayımlanan sözleşme taslağının tarafların anlaşmaları doğrultusunda doldurulması ve karşılıklı imza edilmesi ile yapılmaktadır. Taraflar arasında bu sözleşmenin imza edilmesi ile profesyonel futbolculuk ilişkisi kurulmuş sayılmamakta olup taraflar arasındaki profesyonel futbolculuk ilişkisinin başlaması için yapılan sözleşmenin Türkiye Futbol Federasyonu tarafından tescil ve ilan edilmesi gerekmektedir.

  • Futbolcuya, futbolculuk faaliyetleri kapsamında yaptığı harcamalardan daha fazla miktarda ödeme yapılması.

Talimattaki profesyonel futbolcu tanımında yer alan bu ikinci şart, profesyonel futbolcuları amatör futbolculardan ayırarak onlara profesyonellik statüsü kazandıran niteliktir. Bu şarta göre eğer futbolcu, futbolculuk faaliyetleri kapsamında yapmış olduğu seyahat, idman, konaklama vs. giderlerini aşan miktarda bir ödeme alıyorsa profesyonel olarak kabul edilebilecektir. Uygulamada ise taraflar arasında yapılan sözleşmelerde, futbolcunun futbolculuk faaliyetlerinden doğan tüm giderlerinin futbol kulübü tarafından karşılanacağı ve bunun haricinde futbolcuya belirli bir miktarda ücret ödemesi yapılacağı kararlaştırılmaktadır.

Nihayeten; ilgili talimatnamede geçen ve yukarıda izah etmeye çalıştığımız bu iki şartı da tamamıyla sağlayan futbolculara, profesyonel futbolcu denilmektedir. Profesyonel futbolcuyu açıkladıktan sonra ise konunun daha iyi anlaşılabilmesi için profesyonel futbolcu alacaklarını da kısaca izah etmemiz gerektiği kanaatindeyim.

Profesyonel Futbolcu Alacakları           : Profesyonel futbolcular, profesyonel futbol sözleşmeleri ile sözleşmenin diğer tarafı olan spor kulüpleri kapsamında futbolculuk faaliyetlerini sürekli ve bağımlı olarak yerine getirme taahhüdü altına girmektedir. Buna karşılık da ücrete hak kazanmaktadırlar. Futbolun eski zamanlarında sadece haftalık veya aylık ücret olarak kararlaştırılan bu ücretler futbol endüstri ve piyasasının büyüyüp genişlemesiyle birçok farklı alacak kalemini de içine alarak çeşitlenmiştir. İlgili talimat hükümlerini ve uygulamayı dikkate aldığımızda profesyonel futbolcuların kazanım sağladığı beş farklı alacak kaleminin olduğunu söyleyebiliriz.

  1. Aylık Ücret                      : Türkiye Futbol Federasyonu’nun yayımladığı Profesyonel Futbolcuların Statüsü ve Transferleri Talimatı’nın 21. maddesinde yer alan “Ücret, sözleşmede belirlenmesi zorunlu olan ve futbolcuya aylık asgari ücret tutarının altında olmamak kaydıyla ödenen tutardır.” düzenlemesi ile futbolcunun aylık olarak en az asgari ücrete hak kazanması gerektiğini belirtmiştir. Her ne kadar talimat düzenlemesine göre futbolcuya aylık ücret ödemesinin yapılması belirtilmişse de uygulamada nadiren aylık ücret ödemesi yapılmakta olup genellikle bu aylık ücret ödemesi diğer ödemeler kapsamında yapılmaktadır. Şöyle ki; uygulamada yer alan sözleşmelerde genellikle sporcuya yapılacak olan garanti ücret ve maçbaşı ücretlerinin sporcunun aylık ücretini de kapsadığı, futbolcuya ayrıca aylık ücret ödemesinin yapılmayacağına yönelik sözleşme hükümleri yer almaktadır. Bu ücret futbolcunun performansından bağımsız olup futbolcu, sakatlığı veya cezası yüzünden maçlara veya idmanlara çıkmasa bile bu ücrete hak kazanmaktadır. Futbolcunun bu alacağı her ayın başında muaccel hale gelmektedir.
  • Garanti Ücret                  : Futbolcunun kulübü ile olan ilişkisi devam ettiği süre boyunca diğer etmenlerden bağımsız olarak koşulsuz şartsız hak kazandığı, genellikle her sezon için ayrı ayrı düzenlenen ücret çeşididir. Belirlenen garanti ücretin ödeme zamanı peşin veya vadeli olarak belirlenebilirken bu ücretin ödeme şekli de nakit veya mal karşılığı olarak kararlaştırılabilir. Bu ücret türü de sporcunun performansından bağımsızdır. Futbolcu, sakatlığı veya cezası yüzünden maçlara veya idmanlara çıkamasa bile bu ücrete hak kazanır. Sözleşmenin olağan süresinden önce feshedilmesi durumunda, futbolcuya ödenecek olan garanti ücrette hakkaniyete uygun olacak şekilde sözleşmenin kalan süresi de göz önünde bulundurularak indirim yapılmalıdır.
  • İmza Ücreti (Peşinat)      : Spor hukuku uygulamalarının mihenk taşlarından olan “Bosman Kararı” ile profesyonel futbolcuların bonservissiz olarak transfer edilebilmesinin önünün açılmasıyla spor piyasasına giren bu alacak çeşidi, bonservis ödenerek veya bonservissiz olarak transfer edilecek futbolcunun sözleşmeyi imza etmesiyle hak kazandığı bir alacak kalemidir. Ödeme süresi peşin veya vadeli olarak belirlenebilen bu ücret çeşidinin ödeme şekli de nakden veya mal karşılığı olarak kararlaştırılabilir. Futbolcunun bu ücrete hak kazanması için sözleşmeyi imzalaması yeterlidir, daha sonradan sözleşmenin kararlaştırılan süreden daha önce sona ermesi durumu futbolcunun bu alacağını talep edebilme hakkına bir zeval getirmemektedir. 
  • Maçbaşı Ücreti                : Futbolcunun anlaşma imza ettiği kulüp adına çıktığı müsabaka başına ekstra ücret almasını sağlayan bir ücret türüdür. Bu ücretin hesaplanma metodu serbestçe belirlenebilmektedir. Uygulamada ise genellikle bir maç için taraflar net bir ücret belirlemekte ve oyuncunun maça ilk 11 çıkması halinde belirlenen ücretin tamamına, oyuna sonradan girmesi halinde ise belirlenen ücretin %75’ine, maç kadrosunda yer almasına rağmen oyuna dahil olmaması halinde ise belirlenen ücretin %50’sine, oyuncunun maç kadrosunda hiç yer almaması halinde ise maçbaşı ücretinin hiç hak edilememesine yönelik anlaşma yapılmaktadır. Ancak yukarıda da belirttiğimiz gibi, bu ücretin hesaplanma biçimi taraflarca serbest olarak belirlenebilir. Maçbaşı ücreti, sözleşmede başka düzenleme yoksa ilgili müsabakanın bitmesiyle muaccel hale gelmektedir.
  • Primler                             : Bu ücret kaleminde ise tamamen bir anlaşma serbestisi mevcuttur. Futbolcunun sezonda belli bir gol sayısına ulaşması, milli takıma seçilebilmiş olması, takımın bir üst lige yükselmesi, futbolcunun gol kralı olması, takımın belli maçlarda galibiyet alması vs. gibi her konuda belirlenebilen prim alacağı sözleşme ile belirlenebileceği gibi spor kulübünün yönetim kurulu veya başkanının tek taraflı insiyatifiyle de belirlenebilir. Bu alacak ise anlaşılan şartın gerçekleşmesi ile muaccel hale gelmektedir. 

Tüm bu alacak kalemlerinin net olarak mı yoksa brüt olarak mı ödeneceği sözleşmede serbestçe belirlenebilmektedir. Eğer bu ücret kalemlerinin net veya brüt olarak ödeneceği sözleşmede belirtilmemişse Yargıtay’ın ve Türkiye Futbol Federasyonu Tahkim Kurulu’nun yerleşik içtihatları, sözleşmede belirlenen ücretin brüt ücret olduğu yönündedir. Nihayeten; profesyonel futbolcu alacaklarının bunlarla sınırlı olmadığını, daha birçok çeşitte de futbolcu alacak kaleminin olabileceğini ancak uygulamada en sık karşılaşılan futbolcu alacak kalemlerinin bunlar olduğunu belirtmek isteriz. Profesyonel futbolcuyu, profesyonel futbolcu sözleşmesini ve profesyonel futbolcuların hak edişlerini izah etmeye çalıştıktan sonra artık çalışma konumuz olan profesyonel futbolcu alacaklarının tahsili konusuna geçebileceğimizi düşünüyorum. 

PROFESYONEL FUTBOLCU ALACAKLARININ TAHSİL YÖNTEMLERİ

Profesyonel futbolcuların spor kulüplerinden olan alacaklarının tahsil edilebilmesi için birden fazla yöntem mevcuttur. Bu çalışmamızda bu yöntemleri ve bu yöntemlerin işleyiş biçimlerini açıklamaya çalışacağız.

  1. TFF Uyuşmazlık Çözüm Kurulu’na başvuru.

Anayasa mahkemesinin 18.01.2018 tarihinde vermiş olduğu karar ile artık bu yolun uygulaması oldukça azalmıştır. Anayasa Mahkemesinin 2018/7 K. numaralı kararında, futbolcu ile kulübü arasındaki ihtilaflar konusunda TFF Uyuşmazlık Çözüm Kurulu’nun münhasıran yetkili olmasına yönelik kanun hükmü, Anayasa Mahkemesi’nce anayasaya aykırı bularak iptal edilmiş ve artık futbolcu ile futbol kulübü arasındaki alacak ihtilafından doğan uyuşmazlıkların taraflarca yetki anlaşması yapılmasına gerek olmaksızın genel mahkemelerde incelenmesinin önünü açmıştır. Ancak şunu belirtmek gerekir ki; eski hükmün ortadan kaldırılmış olması TFF Uyuşmazlık Çözüm Kurulu’nun bu tip ihtilafları yargılama yetkisini elinden almamış sadece bu yetkinin münhasırlığını kaldırarak genel mahkemelerin de bu konuda yetkili olmasını sağlamıştır. Taraflar eğer isterlerse aralarında anlaşarak aralarındaki uyuşmazlığın TFF Uyuşmazlık Çözüm Kurulu’nca incelenmesini isteyebilseler de uygulamada, tarafların özellikle de futbol kulüplerinin bu yolu tercih etmedikleri görülmektedirler. Zira TFF Uyuşmazlık Çözüm Kurulu’nca yapılan yargılamalar genel mahkemelere göre epey kısa sürede sonuçlandırılmakta ve alacaklı olan futbolcunun alacağına kavuşması da daha kısa sürede olmaktadır. Her ne kadar UÇK nezdinde yapılan yargılama kısa sürede sonuçlansa da borçlu olan taraf bu yola başvurma konusunda anlaşmayarak süreci uzatmaktadırlar. 

Uyuşmazlık Çözüm Kurulu’nca verilen karar, mahkeme ilamı olarak kabul edilmediği için bu karar dayanak kabul edilerek borçlu kulüp aleyhine ilamlı icra takibi yapılamamaktadır. Uyuşmazlık Çözüm Kurulu kararının yayımlanmasından sonra alacaklı taraf, ilamsız icra yoluna veya Türkiye Futbol Federasyonu’na yazılı başvuru yoluna gidebilmektedir. Alacaklı tarafın her iki yola da başvurabilmesi mümkün olsa da borçlu kulübün federasyona, kendileri aleyhine alacaklı tarafından ayrıca cebri icra yoluna gidildiğini bildirmesi halinde, alacaklının federasyon nezdindeki başvurusu hükümsüz kalacaktır. Bu iki başvuru çeşidini de aşağıda detaylı olarak incelediğimiz için bu başlık altında daha fazla açıklamada bulunmayacağız.

  • Alacağın ilamsız icra yoluna başvurularak tahsil edilmesi.

Uygulamada en sık başvurulan yolların başında gelen bu metotta sporcunun alacağını tehsil edebilmesi için borçlu olan futbol kulübü aleyhine icra müdürlüğü vasıtasıyla ilamsız icra takibi başlatılmakta ve icra daireleri vasıtasıyla bu alacak tahsil edilmeye çalışılmaktadır. Sporcu, vadesi olan ve vadesi gelmiş olan alacağı için doğrudan, vadesi belirtilmemiş bir alacak için ise borçlu kulübe ihtar çekip, ihtarının cevapsız kalmasından sonra bu yola başvurabilmektedir. Öncelikle, icra dairesi vasıtasıyla borçlu kulübe ödeme emri gönderilerek kulübe alacaklının icra takibi bildirilir. Bu ödeme emri ile borçlu kulübe, eğer alacağı kabul ediyorsa borcunu ödemesi, borcunu ödemediği halde kulübe ait malvarlıkları üzerinde haciz işleminin uygulanacağı, eğer bu alacak iddiasını kabul etmiyorsa başlatılmış olan bu takibe itiraz edebileceği bildirilmektedir. Uygulamada genellikle kulüpler yapılan bu icra takibine itiraz etmekte ve takibi durdurmaktadırlar. Bu itiraz karşısında ise alacaklının takibe devam edebilmesi için elindeki dayanak belgenin niteliğine göre itirazın iptali davası açması yahut itirazın kaldırılması yoluna başvurması gerekmektedir. Yalnız şu noktada belirtmek isteriz ki; itirazın kaldırılması veya iptali için başvurulan hukuki girişimin sonunda mahkeme, eğer borçlunun itirazını haklı bulur ve alacaklının icra takibini kötüniyetli olarak yaptığı kanaatine varırsa alacaklının iddia ettiği alacak miktarının %20’sinden aşağı olmamak üzere tazminat ödemesine hükmetmektedir. Yapılan yargılama sonucunda mahkeme eğer borçlunun itirazını haksız bulur ve borçlunun bu itirazı kötüniyetli olarak yaptığı kanaatine varırsa borçluya alacak miktarının %20’sinden aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatı ödemesine hükmetmektedir. Yapılan icra takibine borçlu tarafından hiç itiraz edilmemesi veya itiraz edilip de bu itirazın mahkeme tarafından kaldırılması veya iptal edilmesi durumunda yapılan takip kesinleşmiş olmaktadır. Bu aşamadan sonra başvurulabilecek alternatif yollar aşağıda kısa kısa anlatılmaya çalışılmıştır.

  1. Borçlu kulübe ait taşınır ve taşınmaz malların haczedilmesi. 

Klasik icra takip metodu olan bu alternatifte alacaklı futbolcunun talebi üzerine icra müdürlüğü vasıtası ile borçlu kulübe ait olan taşınır ve taşınmaz mallar üzerine haciz konulabilir. Haciz işlemi gerçekleştikten sonra ise yine alacaklının talebi ile haczedilen mallar icra dairesi vasıtasıyla satılır ve borca yeter miktarı alacaklıya, geri kalan kısmı da dosya borçlusuna ödenir.

  • Borçlu kulübün 3. Kişilerdeki hak ve alacaklarının haczedilmesi.

Bu da klasik icra takip metotlarından birisidir. Bu yöntemde alacaklının talebi ile borçlunun hesabı olan bankalardaki hesaplarına hacizler konulmakta ve haczedildiği anda hesapta var olan borca yeter miktardaki para haczedilerek alacaklıya ödenmektedir. Bankaların yanısıra futbol kulüplerinin Türkiye Futbol Federasyonu ve Spor Toto Genel Müdürlüğü’nden olan hak ve alacakları da ilgili kurumlara haciz ihbarnamesi gönderilerek haczedilebilmektedir. Bu durumdaysa bankalara gönderilen haciz ihbarnamelerinin aksine, borçlu kulübün ilgili kurumda mevcut hak ve alacağı olmasa dahi ileride doğacak hak ve alacakları üzerinde haciz işleminin uygulanabilmesi hususudur. Bu iki yöntemin yanısıra borçlu kulübün alacaklı konumda bulunduğu bilinen üçüncü bir kuruma veya şahsa haciz ihbarnamesi gönderilerek ilgiliden, borçlu kulübe olan alacağını icra dosya alacaklısına ödemesi gerektiği söylenilebilir.

  • Borçlu kulübün marka haklarının haczedilmesi.

Bilindiği üzere, tüm spor kulüplerinin marka hakları bulunmaktadır. Bunlar da kanunlarımız uyarınca malvarlığı olarak kabul edilmektedirler. Buna bağlı olarak, yapılan icra takibinin kesinleşmesi ile borçlu kulüplere ait olan bu malvarlığı değeri üzerinde de haciz işlemleri uygulanabilmektedir. Bu yol için öncelikle ilgili markanın haczi için icra müdürlüğünden haciz kararı alınarak Türk Patent Enstitüsü’ne bu durum bir müzekkere ile bildirilir. Bu müzekkereyi alan Türk Patent Enstitüsü, ilgili marka üzerinde haciz işlemi uygulayarak bu durumu ilan eder. Daha sonrasında ise alacaklının talebi ile borçluya ait olan hacizli marka hakları satılabilmektedir. Ancak uygulamada spor kulüplerine ilişkin markaların satılabilmesinin daha açıkçası bir alıcı bulabilmesinin pek mümkün olmadığını belirtmek isteriz. Bir başka belirtmek istediğim husus ise bu paragraf kapsamında bahsedilen haciz işlemi 3289 sayılı Spor Genel Müdürlüğü’nün Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun’un ek 9. Maddesinin açık hükmü uyarınca spor kulüplerinin isim hakları üzerinde uygulanamamaktadır. Son olarak da şunu belirtmek isterim ki; bir spor kulübü için manevi değeri oldukça yüksek olan ve kulübün adeta kimliği derecesinde olan marka haklarının haczedilmesinin spor etiğine çok uygun olmayacağı ve bu başvuru alternatifinin son çare olarak kullanılması gerektiği fikrindeyim.

  • Borçlu kulübe ait ikamet merkezlerine fiili hacze gidilmesi.

Bu alternatif de bilindik takip hukuku uygulamalarındandır. Takibin kesinleşmesinden sonra alacaklının talebi ile borçlu kulübe ait olan adrese icra memuru ile gidilerek, haciz mahallinde bulunan ve haczi mümkün olan menkuller üzerinde haciz işlemi uygulanarak bu menkuller muhafaza altına alınmakta ve daha sonrasında da haczedilen menkuller, alacaklının talebi ile satılabilmektedir. Bir üst alternatifte belirttiğimiz gibi bu alternatif de hukuken mümkün olsa da bu yola başvurmanın spor etiğine uygun kalmayacağı ve bu alternatifin de son çare olarak kullanılması gerektiği fikrinde olduğumu belirtmek isterim.

  • Hasılat haczi.

Teorik olarak bir üst alternatif ile aynı şey olsa da uygulamadaki farklılığından dolayı bu başvuru şeklini farklı bir alternatif çeşidi olarak ele almaktayım. Hasılat haczi; borçluya ait olduğu bilinen ve anlık satışlar ile nakit gelir elde edilen bir yere alacaklının talebi üzerine verilen icra müdürlüğü kararından sonra, icra memuru vasıtasıyla gelinerek, ilgili muhitte yapılan satış işlemlerinin sonlanmasını müteakip kasada bulunan meblağın haczedilmesidir. Bu uygulamanın, borçlusu spor kulübü olan takip dosyalarındaki en büyük uygulama alanı, borçlu spor kulübünün ev sahipliği yapmakta olduğu bir spor müsabakası için bilet satış gişelerinde yapılan hasılat haciz işlemleridir. Her ne kadar, ülkemizde getirilen passolig uygulamasından sonra bu alternatifin uygulanılabileceği müsabaka sayısı azalmış olsa da hala daha passolig kapsamı dışından tutulan birçok spor müsabakasının mevcuttur. Ufak bir dipnot olarak belirtmek gerekir ki, 6222 sayılı kanunun açık hükmü uyarınca passolig gelirlerinin haczedilebilmesi mümkün değildir.

  • Alacağın tespiti için genel mahkemelere başvuru.

Türkiye Futbol Federasyonu Uyuşmazlık Çözüm Kurulu’nun kesin yetkisinin Anayasa Mahkemesi’nce kaldırılmasından sonra futbolcular ile borçlu kulüpler arasında sıklıkla başvurulmaya başlanılan bu alternatifte futbolcunun alacağının yargı kanalı ile tespit edilebilmesi için genel mahkemelerde dava açılmaktadır. Hangi mahkemenin görevli olduğu hususunda ise, İş Kanunumuzun 4-g maddesinin açık hükmü ile sporcuların, İş kanununun kapsamı dışında bıraklıması ve doktrin ve yargıtay içtihatlarındaki baskın tutumun futbolcu ile futbol kulübü arasındaki ilişkinin hizmet ilişkisi olduğu yönündeki görüş birliği hususları birlikte gözetildiğinde, futbolcu ile futbol kulübü arasındaki uyuşmazlıklarda, görevli mahkemenin, futbol kulübünün şirket olması halinde Asliye Ticaret Mahkemesi, futbol kulübünün dernek olması halinde ise Asliye Hukuk Mahkemesi olduğu ortaya çıkmaktadır. Görevli mahkemece yapılan yargılama neticesinde verilen karar ile alacaklı futbolcu, borçlu aleyhine ilamlı icra takibi yapabilir veya mahkeme ilamı ile Türkiye Futbol Federasyonu’na başvurabilmektedir. Bu iki başvuru yolunu da kısaca inceleyelim.

Borçlu kulüp aleyhine ilamlı icra takibine girişilmesi.

Bu alternatif, yukarıdaki ilamsız icra yoluna başvuru ile birkaç farklılık haricinde tamamen benzerlik göstermekte olup bu başlık altında sadece bu farklılıklara değineceğiz. İlamlı icra yolunda, alacaklının talebi ile borçluya icra emri gönderilir ve bu emrin gönderilmesi ile takip kesinleşir. Bu yol ile yapılan takibe itiraz mümkün olmayıp ilamlı icra takibi sadece borçlu tarafından icranın geri bırakılması kararı alınmasıyla durdurulabilir. Bu farklılıkların haricinde futbolcunun alacağını tahsil edebilmek için başvurabileceği tüm alternatifler yukarıda açıkladığımız ilamsız icra yoluna başvuru başlığı altındaki alternatifler ile aynıdır. Bu yüzden burada tekrardan açıklama yapmayacağım.

  • Borçlu kulübe transfer yasağı yaptırımının uygulanmasının sağlanması.

Bu uygulamada, futbol kulübünden olan alacağını bir mahkeme ilamı veya Uyuşmazlık Çözüm Kurulu kararı ile ispat edebilen bir futbolcu, Türkiye Futbol Federasyonu’na yazılı olarak başvurarak borçlu futbol kulübünün transfer ettiği sporcularla yaptıkları sözleşmelerin Türkiye Futbol Federasyonu’nca tescil edilmelerine engel olabilmektedir. Burada dikkat edilmesi gereken husus ise alacaklı futbolcu eğer cebri icra yoluna başvurmuş ve borçlu kulüp tarafından da bu durum TFF nezdinde ispat edilebilmiş ise Profesyonel Futbolcuların Statüsü ve Transferleri Talimatı’nın 12/6 maddesindeki açık hüküm uyarınca TFF tarafından borçlu kulübe transfer yasağı yaptırımı uygulanamamaktadır. Ancak alacaklı tarafından her iki kuruma da başvurulmuşsa TFF’nin bu durumu kendiliğinde inceleme ve gözetme yetkisi yoktur. Yani, TFF tarafından alacaklının ayrıca cebri icra yoluna başvurmuş olmasından dolayı alacaklının, transfer yasağı uygulanması talebini reddedebilmesi veya uygulanan yaptırımı kaldırabilmesi için borçlu kulübün federasyona yazılı olarak başvurması ve alacaklı tarafından cebri icra yoluna başvurulduğunu ispatlaması gerekmektedir.

  • Türkiye Futbol Federasyonu’na lisans başvuru yapan kulübe lisans alması için muvafakat vermeme.

Bu alternatif aslında bir başvuru yolu olmamakla beraber yine de futbolcunun alacağına ulaşması için futbolcuya tanınmış bir hak olduğu için burada değerlendiriyoruz. Kulüpler her sene belli tarihler arasında kulüp lisans başvuru sürecine girmekte ve bu süreçte federasyon tarafından futbol kulüpleri sportif, mali, hukuki, altyapı ve idari açılardan denetlenmektedir. Bu kulüp-lisans sürecinde spor kulüplerinin futbolculara vadesi gelmiş borçlarının olması durumunda spor kulüpleri için yaptırımlar uygulanabilmektedir. Kulüpler ise bu durumun önüne geçebilmek için ya vadesi gelen borçlarını ödemeli yahut da vadesi gelen borcun alacaklısından muvafakatname almaları gerekmektedir. İşbu durumda da alacaklı futbolcu, kendisine ödeme yapılmasını isteyerek borçlu kulüpten olan alacağını tahsil edebilmektedir.

            Tüm bu alternatiflerin haricinde, bir de FIFA’ya başvuru alternatifi vardır. Ancak bu yola sadece yabancı futbolcular başvurabilmektedir. Uygulamada gözlemleyebildiğimiz kadarıyla çok daha radikal kararlar alarak yaptırımlar uygulayabilen FIFA, yerli kulüplerimize çokça kere puan silme cezaları uygulamışken TFF ise bu yaptırım seçeneğine nadiren başvurmuştur. Yapmakta olduğumuz çalışma, teorik açıklamalardan ziyade uygulamadaki gözlemlerimden ibaret olduğundan ve daha bilgi paylaşabilecek kadar FIFA başvuru süreci hakkında tecrübe sahibi olmadığımdan dolayı bu konuda daha fazla açıklamalarda bulunmamın doğru olmayacağını düşündüğüm için bu çalışmayı burada nihayete erdiriyorum. 

Avukat İsmet Faruk Arslan

Türk futbolunun gelirlerini ve ekonomik görünümünü incelediği Futbol Ekonomi Raporunun tamamı için tıklayınız

0 comments

Avrupa Futbol Federasyonları Birliği (UEFA), 2024 Avrupa Şampiyonası’na ev sahipliği yapacak ülkeyi geçtiğimiz günlerde ilan etmişti. Türkiye’nin de aday olduğu oylamada, turnuvanın Almanya’da yapılmasına karar verilmişti. Peki bu kararın verilmesinde hangi kriterler etkili olmaktadır. SBT okurları için açıklıyoruz:
UEFA ülkeleri
a)İktisadi ve finansal yeterlikle,
b) Sportif yeterlikle,
c) Logistik (ulaşım&konaklama) yeterliğiyle,
d) Siyasi, hukuki ve demokrasi yeterliğiyle,
değerlendiriyor. UEFA’da yetkililerinden ilk yapılan açıklamalara göre; kurum, Türkiye’nin adaylık dosyasını değerlendirirken de bazı olumlu taraflara atıf yapmakla birlikte, “İnsan hakları alanında bir hareket planı açıklanmamasının endişe konusu olduğunu” kaydetti. Fransız haber ajansı AFP’ye konuşan Uluslararası Af Örgütü’nün Türkiye araştırmacısı Andrew Gardner ise Türkiye’nin Avrupa Futbol Şampiyonası’na ev sahibi olarak seçilmesinin insan hakları alanına olumlu yansıması olabileceği görüşünü dile getirmişti.

Öncelikle yapılan açıklamalar d bendindeki yeterliliğe işaret etse de aslında konu tamamen a bendinin UEFA tarafından ele alınışı gibi duruyor:

Bilindiği üzere UEFA aynı zamanda kar merkezli ekonomik örgüttür. Fransa’da düzenlenen EURO 2016’da tam olarak 847 Milyon Euro(€) kar elde etmişti. Aynı persfektifi 2024 içinde sürdüreceğini varsayar isek, 2024 organizasyondan da maksimum kar elde etmek isteyecektir. Bu nedenle organizasyonun karlılığına katkı sağlayacak, karı maksimize edecek adaylar UEFA için daha cazip durmaktadır.

Bu açıdan bakmak gerekirse;
Türkiye: Devlet güvencesi, stat kullanım masraflarının olmaması, vergi avantajı (Almanya’nın sadece stat masrafları 165 Milyon Euro(€)’ya ulaşıyor ve Türkiye bilet gelirlerinden ve diğer gelir getiren işlerden vergi almayacağını açıklamıştı). Bunlar Türkiye’nin UEFA’ya kar maksimizasyonu sağladığı avantajları arasında yer almaktaydı.

Diğer yandan ise Türkiye’nin dezavantajları:
a)Ekonomik olumsuzluklar,
b)Trabzon-Antalya-Bursa Demir yolu ulaşımının olmaması, Trabzon- Bursa, Konya Konaklama sorunun olması,
d)Maç seyircisi oranlarının sınırlı olması (Almanya maç başına 70 bin kişilik taraftarla-neredeyse stat başına full kapasite-oynamayı vaat etmektedir),
f) Alkollü içecek ve bahis şirketleri reklamının ve sponsorluğunun Türkiye’de yasak olması. Bunlar tam anlamıyla UEFA için gelir kaybı anlamına geliyordu.

Almanya’nın artıları ise:

a)Ortalama günlük 300 bin bilet satışı( Türkiye’de sadece üç büyüklerin maçlarının toplamında bu tarz ortalamalara ulaşılmaktadır.) Almanya’da stat ortalama seyirci kapasitesi 46.000, Türkiye’de ise 35.000. Tüm maçlara bakıldığında ise, Almanya toplam kapasiteyi 2.78 Milyon koltuğa çıkartabilirken, Türkiye’de bu kapasite 2.48 Milyon koltukla kalıyor. Dolayısıyla bu durum, daha az bilet satışı ve geliri anlamına geliyor.
b) Almanya’da neredeyse tüm şehirler arasında demiryolu ulaşımı var ve organizasyon şehirlerinin arasında demiryolu ağını garanti etmektedir.Bununla birlikte Alman şehirlerinde trafik sorunu olmayışı lojistik konunda Almanya’nın elini güçlü tutmaktadır.
f) Hali hazırda bir bahis pazarının olması ve tüm Alman stadlarında sponsporluk ve reklam gelirinden de öte alkollü içki satışının serbest olması ve bu sektörde bir pazarın varlığı, Almanya üzerinden gelirlerin maksimizasyonunu sağlamaktadır.

UEFA, EURO 2016’da Fransa’dan 2.35 Milyar Euro(€) gelir, 847 Milyon Euro(€)’da kar elde etmişti. 2024’ten de beklentisi doğal olarak  minimum  3.5 Milyar Euro(€) gelir ve 1 Milyar Euro(€) kar beklentisi olacaktır. Bu açıdan bakıldığından bu organizasyonun Türkiye’ye verilmesi için bu gelirin garantisini (zımni olarak) isteyebilirlerdi.  Bu tam anlamıyla şu demekti yanı: Türkiye UEFA’ya bu geliri de garanti etse idi, ki bu da aradaki farkı yurttaşlarımızdan toplanan vergilerinden sübvanse edilmesiyle mümkün olacaktı. O zaman ancak ve ancak UEFA organizasyonu Türkiye’ye vermeyi düşünebilirdi.

Sonuç olarak, organizasyon ev sahibi olma durumu öncelikle iktisadi olmakla birlikte, tüm aday ülkeler bu konuda kazan kazan felsefesini gütmektedir. UEFA’nın çatı kuruluş olmasından mütevellit en büyük pastayı almayı garantilemek istemesiyle birlikte, aday ülkelerde kendi çıkarları doğrultusunda dosyalarını hazırlamaktadır. Bu açıdan bakıldığında Türkiye, UEFA’nın istediği kriterler doğrultusunda bu organizasyona ev sahibi olabilseydi, Brezilya’da düzenlenen Dünya Kupası’nda yaşanan, “doğal yatırımcı vatandaştır”, felsefesinin tepkisine maruz kalabilirdi…

Peki 2014 Dünya Kupası’nın ev sahibi Brazilya’da neler yaşanmıştı:
https://www.theguardian.com/world/2013/jun/18/brazil-protests-erupt-huge-scale

SBT®

Referanslar:
*https://www.bbc.com/turkce/haberler-dunya-45648551
*http://www.futbolekonomi.com/index.php/haberler-makaleler/genel/122-tugrul-aksar/4412-uefa-2024-euro-championship-2024-.html
*http://www.espn.com/soccer/european-championship/story/2910112/uefa-expects-record-&euro;830-million-profit-from-euro-2016-in-france#sanitized=true

 

0 comments

GİYİLEBİLİR EGZERSİZ TEKNOLOJİLERİ

(Spor Bilimcisi Özgür Türkalp’in kaleminden)

Osmanlı Devleti’nden bu yana aklımızda kalan en önemli anahtar sözcülerden birisidir, ‘Sanayi Devrimi’ni Yakalamak’. Günümüz küreselleşen dünyasında sanayileşmenin çıktılarından olan ‘inovasyon’ yani yenilikleri yakalayamazsak 21. yüzyılda asla iddialı olamayız. Bu açıdan egzersiz alanında da yenilikleri takip etmek ve ilk olmak, rekabetçi bir piyasa içerisinde olmazsa olmazlardandır.

ACSM(American College of Sports Medicine)’nın son açıklamış olduğu ‘Top 20’ egzersiz trendleri içerisinde ilk sırayı ‘Giyilebilir egzersiz teknolojileri’ nin almasına da şaşırmamak lazım. Bilindiği üzere 2016 yılı Dünya Ekonomik Formu’nda da kabul gören 4.Sanayi Devrimi tezi ile artık tüm teknolojik yeniliklerin siber fiziksel sistemler ile iç içe olacağı ilan edildi. Aynı birinci sanayi deviminde de olduğu gibi siber fiziksel sistemlere ne kadar hızlı ayak uydurabilirsek o kadar var olabiliriz. Günümüz ‘Fitness’ sektörüne baktığımızda da bunun bir yansımasını görmemiz şaşırtıcı olmaz. Yeni ekipman, cihaz ve egzersiz trendlerine ayak uyduramayan her firma yok olmaya yani iflas etmeye mahkum gibi gözüküyor.

EGZERSİZ Mİ ANTRENMAN MI ?

Bir egzersizin antrenman olabilmesi için bilindiği üzere temelde ‘F.I.T.T.’ olarak kodlanmış bazı prensipleri bünyesinde barındırması gerekmektedir. Açıklamak gerekirse; Frequency(F) yani sıklık, egzersizi haftada kaç kere , hangi sıklıkla yaptığınızdır. Intensity(I) şiddet ; egzersizi kaç set, kaç tekrar yaptığınızdır. Time(T) ise süre, egzersiz için ayırdığınız zamandır. Type(T) egzersizin çeşiti, yani hangi antrenman yaklaşımını ve ne amaçla uyguladığınızdır.

Yukarıda bahsettiğimiz antrenman prensipleri temelde antrenmanın ölçülebilir olması gerekliliğini ortaya koymaktadır. Bu açıdan günümüz antrenman yaklaşımları tamimiyle bunları tespit etmek ve hedeflere ulaşmak için teknolojinin antrenman içerisine yerleştirilmesi zorunluluğunu ortaya çıkarmıştır.

miha-bodytec-2

GİYİLEBİLİR ANTRENMAN TEKNOLOJİLERİ

Antrenmanlarda Elektromiyografi Cihazlarının Kullanımı

Günümüzün en önemli sorunlarından birisi kuşkusuz zaman problemi… Yoğun tempolu bir günün sonunda sağlık için de olsa kendimize zaman ayıramadığımız günlerimiz hepimizin olmuştur. Spora katılım ile ilgili yapılan çeşitli çalışmalarda; bireylerin spora başlayamamasında en önemli mazeret; zaman ayıramadıklarını beyan etmeleridir. Bu beyan kuşkusuz çoğu spor sektöründe olan firmaların da ilgisini çekmekte ve kısa sürede değişim vaat eden çözümler sunmaya zorlamaktadır.

Bilimsel alt yapısını ‘Elektromiyografi’ den alan antrenman yöntemleri; spor sektöründe şu aralar bu yaraya merhem olmuş gibi. Spora başlayan her birey kuşkusuz kısa zamanda sonuç almak ister. Bundandır ki firmalar bu konuya fena halde odaklanmış halde…Peki nedir bu piyasada EMS tabanlı verilen antrenman yöntemleri, gelin beraber konuyla ilgili bir makaleye göz atalım.

“İnsan organizmasında hücreler arası iletişim (neural network) elektrik akımları ile sağlanmaktadır. Bu akımlar mikro yada mili voltlar düzeyindedir. Bu voltajların gerek Merkezi Sinir Sistemi (MSS) ve gerekse periferal bölgelerde yorumlanıp anlamlandırılması insan hayatının açıklanması, kolaylaştırılması ve geliştirilmesi konusunda önemli ipuçları sağlamaktadır. Özellikle egzersiz yapan bireylerde gerek egzersizin sergilenişi sırasında gerekse egzersizin kronik etkilerinin ortaya çıkarılması konusunda elektro-fizyolojik yaklaşımlar önem kazanmaktadır. Sportif uygulamalar sırasında ise kaslarda oluşan elektriksel aktiviteleri ölçerek uygun yöntemlerle analiz edip, yorumlanması yeni yaklaşımlar arasında yer almaktadır.

Farklı spor branşlarına ait teknik becerilerin ve farklı egzersiz türlerinin insan organizması tarafından algılanıp, yorumlandığı bölüm MSS (Beyin)’dir. Egzersize veya herhangi bir sportif performansa oluşan cevap beyinden gönderilen bilgiler doğrultusunda periferde (kas) oluşan tepkileri içermekte ve bunun nasıl oluşturulduğunun incelenmesi büyük önem taşımaktadır. İnsanoğlunun yaptığı hareketlerin büyük çoğunluğu bilinçli olarak öğrenildikten sonra bu bilgilerin beynin bazal ganglionun’da otomatikleştiği bilinmektedir. Bununla birlikte, sportif etkinliklerde yanlış yönde otomatikleşmiş bir motor becerinin düzeltilmesi oldukça güçtür. Özellikle genç yaşlarda motor becerinin yeni öğrenildiği süreçte erken alınan önlemler bu problemi ortadan kaldırabilir. Bu yüzden, motor beceri gerektiren teknik oluşumların en iyi şekilde tanımlanması ve uygulama alanına aktarılması gerekir. Bu bağlamda, kullanılan en yaygın ve pratik yöntem yüzeyel elektromiyografi (sEMG) uygulamalarıdır.

miha-bodytec-fitandfiz

sEMG, uzun yıllar boyunca laboratuar araştırmalarında kullanılan bir araç olarak karşımıza çıkmasına rağmen, elektrik, elektronik, bilgisayar ve biyomedikal alanlarda teknolojinin de gelişmesiyle birlikte kinesiyoloji, rehabilitasyon, spor tıbbı, spor bilimleri ve birçok spor branşında farklı amaçlarla kullanılmaya başlanmıştır. Bu uygulamaların büyük çoğunluğunun temel amacı, kasların aktivasyon zamanlarını ölçmek, kasların kasılma profillerini tanımlamak ve kas kasılmasının fiziksel yükünü ve yorgunluk oluşumunu tanımlamak için kullanılmaktadır.

sEMG spor bilimlerinde tek başına ölçüm aracı olarak kullanıldığı gibi, görüntü analizi, kuvvet platformu, izokinetik dinamometre vb. cihazlardan alınan bilgileri destekleyici unsur olarak da kullanılmaktadır.”

 

EGZERSİZ ÖLÇÜM TEKNOLOJİLERİ:

shutterstock_184393751-1000x423

TELEMETRİK KALP ATIM MONİTÖRÜ (TKAM)

Saat formatında olan:

Bir egzersizin en temel ölçülebilir kriteri kalp atım hızıdır. Kalp atım hızını takip etmek; antrenman şiddetinin ortaya konulması açısından elzemdir. Bu hususta çok farklı küresel ölçekli firmalar Telemetrik Kalp Atım Monitörü(TKAM) dediğimiz genelde saat şeklinde olan cihazları geliştirmişlerdir. Bu cihazlar, bir sensör yardımıyla kalbin üstüne bir kayış aracılığıyla sabitlenip, kalp atım hızını kaydetmesi için kullanılmaktadır. Ayrıca kaydedilen verilerin saatlere aktarılıp görüntülenmesiyle de kalp atım hızı anlık olarak takip edilebilmektedir. Günümüzde tüm sporcular kendilerine verilen kalp atım hızı aralıklarına göre antrenmanlarını yapmaktadırlar.

smarty-ring

Yüzük formatında olan:

Saat formatında dizayn edilen TKAM’lar kalp atım hızını kalp üzerinden ölçerken; teknolojinin akıllı cihazları daha da küçültmesiyle artık yüzük formatında üretilen telemetriler ortaya çıkmıştır. Söz konusu telemetriler verileri; yüzüğün takıldığı parmak üzerindeki damarların atımından ölçerek elde etmektedir. Kalp üzerinden direk ölçümleme hata payını azaltsa da pratik olması yönünden ilerleyen günlerde akıllı yüzüklerin yaygınlaşacağını düşünmemek elde bile değildir…

map-my-run

GPS TEKNOLOJİLERİ

Antrenman prensiplerinden bahsederken şiddet üzerinde durmuştuk. Literatür’de karşımıza Volume(Hacim) olarak da çıkan diğer bir prensipte; koşu temelli sporlarda kuşkusuz ne kadar mesafe kat ettiğimizdir. Özellikle açık alanda ortaya konan sporlarda –futbol, kayak, yelken gibi- mesafe önemli ve takip edilmesi gereken bir parametredir. Günümüzde özellikle antrene atletlerin olmazsa olmaz ekipmanları arasında yer olan GPS, yani Küresel Konumlama Sistemi dünyamızın yörüngesindeki uydular aracılığıyla koordinatlarımızda yaptığımız değişiklikleri kaydetmektedir. Bu değişiklikler bize işaretli zaman aralıklarındaki yer değiştirmemiz üzerinden koşu mesafemizi verir. Bu mesafe, bir antrenmanın temelde hacminin ölçülmesi açısından olmazsa olmazlardandır. Aynı zamanda da mesafenin arttırılması veya azaltılması antrenmanın şiddetini de kuşkusuz etkileyecektir.

 

OLYMPUS DIGITAL CAMERA

 

BREATH BY BREATH SYSTEM ( Soluk alıp-verme Takip Sistemleri )

cosmed-k4b2_390x500
Bir egzersiz esnasında alınan hava ve verilen karbondioksit miktarını bilmek önemli midir sizce ? Başlangıçta bilimsel bir deneyin ortasında gibi hissetseniz de günümüzde ‘Spor Bilimi’ açısından bunu bilmemiz önemli hale gelmiştir. Bir sporcunun antrenman düzeyinin ortaya konması ve üzerinden enerji metabolizmasını yorumlamanıza kadar önemli bilgileri içlerinde barındırırlar. Literatürde RER denilen solunum değişim oranı üzerinden egzersiz metabolizmasını yorumlayan bir çok çalışma vardır. Kuşkusuz bu çalışmalar günümüz elit sporcularının günden güne derecelere meydan okuyan birer şövalye olmalarında kritik önem taşır.

 

 

 

BU SİSTEMLER NEDEN GEREKLİDİR ?
Sporcularımızın eksik ve güçlü yanlarını bilmemiz çok önemlidir. Subjektif gözlemlerden uzak, bilimsel tabanlı tespitler ancak ve ancak mükemmel olan reçeteleri ortaya çıkartarak; sporcularımızı her geçen gün derecelere meydan okuyan atletlere dönüştürecektir. Bu meydan okumaların her geçen gün insan fizyolojisinin sınırlarını zorlamasının tek anahtarı ise yapılan bilimsel çalışmaların ve spesifik teknolojilerin sporcular üzerinde kılavuzlayıcı bir rol üstlenmesi ve geliştirilmesidir.

 

Referanslar:
Spor Bilimlerinde Elektrografi Kullanımı, A. O. Cerrah,2009

Derleyen Yazar:

İ. Ö. TÜRKALP

 

 

 

0 comments

 

SPOR PAZARLAMASI VE SPOR SPONSORLUĞU

Yazarlar: Barış Özgüneş – Samet Arı

 

ÖZET 

Spor pazarlaması, pazarlamanın bir dalı olarak ortaya çıkmıştır ve ilk kez Advertising Age Magazin 1978 de söylenmiştir. Spor pazarlaması çok geniş kapsamlı olup kulüp bazında ve bireysel bazda pazarlama alanına girmiştir. Bir çok kulüp ve markalar gelirlerini spor alanındaki pazarlamadan kazanmaktalar. Gelirlerini arttırmak isteyen kulüpler organizasyonlar ,reklamlar , turnuvalar düzenleyerek kulüp gelirlerini arttırıcı ve tanıcı aktivitelere yönelmişlerdir. Kulüpler yıldız sporcu transferleriyle hem seyirci hem de forma satışlarından gelir sağlamaktadırlar. Spor pazarlaması bu noktada kulüplere büyük avantajlar sağlamıştır. Bireysel branşlarda tenis, golf, Formula 1 gibi branşlarda ortaya çıkan yıldızlar ve bunların kullandıkları malzemelerin satışından yüksek miktarlarda gelirler sağlanmaktadır.

Yaptığımız çalışmada spor pazarının neleri kapsadığı, pazarın dinamikleri, piyasaya yön veren etkenleri açıkladık. Ana ürünlerin yanında yan ürünlerinde gelir olarak sunulduğu piyasada milyar dolarlık gelirler sağlanmaktadır. Sporun olduğu ve ilgi alakanın üst düzey olduğu durumlarda sponsorluk aracılığıyla da bir çok sporcu ve spor kulüpleri yüksek gelirler elde edip bu pazarda yerlerini bulmuşlardır.

Anahtar kelimeler: sporda pazarlama, pazarlama, kulüpler,

 

GİRİŞ 

Günümüz insanlarının yaşantısında iş ve ev hayatlarındaki doluluk, hızlı yaşam temposundan spora vakit ayıramadıkları aşikardır. Spor pazarında bulunan şirketler bunun farkına varmış sporu gerek tv, gerek reklamlarda kullanarak spor ihtiyacına algı oluşturmuşlardır. Çok yoğun tempoda çalışan insanlar bu yaşam tarzından biraz olsun uzaklaşmak, rahatlamak , stresten uzak olmak için spora yönelmişlerdir. Spor malzemelerinin satışları aldıkları ayakkabının yanında ona uygun çorap üretimleri spor pazarlamasının çok geniş alanlara yayılacağını göstermiştir. Futbol kulüpleri forma, eşortman, şapka ,kaşkol, bere, eldiven, bayrak gibi bir çok ürünün satışından çok büyük gelirler elde etmişlerdir. Büyük kulüpler yıldız oyuncular transfer edip seyircilerin gelmesinden kaynaklı tribün gelirleri elde etmişlerdir. Bireysel başarılı sporcular sponsorluk anlaşmasından kaynaklı yüksek gelirler elde edip ona sponsor olan firmanın tanıtım ve reklam filmlerinde rol alıp sporcunun hayranlarından da gelir sağlamasının önü açılmıştır.

Dünyaca ünlü firmalar büyük spor organizasyonlarına sponsor olarak reklam ve tanıtım çalışmalarını farklı boyutlara taşımışlardır. Spor pazarlamasının her alana girebileceği ve çok fazla kitleye çok kısa sürede ulaşılabileceği anlaşılmıştır. Spor pazarlamasının bu geniş kitleye ulaşabilmesi eşsiz bir rekabet ortamını doğurmuştur. Pastanın büyük olduğu bu pazarda en büyük payı almaya çalışan şirketler daha iyisini yapabilme arzusunda bulunmuştur. Yaptığımız çalışmada bu pazarın genişliği ve paydaları nelerdir bunlara değinilmeye çalışılmıştır.

 

1. SPOR PAZARLAMASI NEDİR 

Genel pazarlama tanımlarından yararlanarak yapılan spor pazarlaması; günümüzde, “spor tüketicilerinin ihtiyaç ve isteklerini karşılık vermek amacıyla mal ve hizmet değişim sürecini yürüten tüm faaliyetleri içermektedir” şeklinde tanımlanmaktadır (Ekmekçi,2010:25). Spor faaliyetleri göz önüne alındığında kitle iletişim araçları ve iletişimde kullanılan araçlarında yardımıyla katılımcılara ulaşmanın kolaylaşması spor faaliyetlerine yönelimin artmasına neden olmuştur (İşler ve Tüfekçi,2014:107-120).

Bu durumda spor pazarlama faaliyeti 2 aşamadan oluşmaktadır. Birincisi spor faaliyetinin , ürün ve hizmetlerin pazarlanması spor ve mal hizmetlerinin tüketiciye sunulması. İkinci aşaması ise sporun tutundurma aracı olması ve diğer endüstriyel mal ve hizmet pazarlamasıdır (İşler ve Tüfekçi,2014:107-120).

2. SPOR PAZARLAMASI KAVRAMI 

Spor pazarlaması, pazarlama alanının içinde yeni bir kavram olarak bilinse de yıllardır spor pazarlaması yapılmakta yada aracı olarak kullanılmaktadır. Ancak spor pazarlaması kavramı ilk kez 1978 yılında Advertising Age Magazin tarafından kullanılmıştır. Dergi bu kavramı tüketici faaliyetlerini ve endüstriyel ürünleri ve hizmet pazarlamasında giderek artan bir tanıtım aracı olan sporun kullanılmasını tarif etmek amacıyla kullanmıştır (Ekmekçi,2010:25).

Türkiye’de ise 8-9 Nisan 1991 tarihleri arasında İstanbul’da düzenlenen“Sporda Marketing Semineri’’nde konuşulmaya başlanmıştır (http://www.sporbilim.com). 4-5 Aralık 2006 tarihinde düzenlenen Türk Sporu Sponsoruyla buluşuyorgibibüyükbirorganizasyonla,federasyonların pazarlamaya verdikleri önemi artırmaya başlamaları, sponsorluk yasasının çıkması, spor pazarlaması ile ilgili yayınların ortaya çıkmasını sağlamıştır(Altınbaş,2007:94).

Sponsorluk anlaşması hem şirketler hem de organizasyonlar için büyük önem kazanmıştır. Bu anlaşmalarda kazan-kazan iki taraflı kazanç vardır. Buna kısmi ortaklık da denmiştir. Sponsorluk bütçelerinde yine büyük payın sporun olması bu pazarın gelişmesine katkı sağlamıştır. (Altınbaş,2007:94).

Spor branşları, haberleri, spor uzmanları hayatın her anında tüketicinin karşısına çıkmakta ve talep görmektedir. Bu özelliğini özellikle bazı branşlarda ticarileşmenin katkısını da alarak daha geniş kitlelere taşımıştır. Birbirine bağlı sektörel etkileşimin gücünü de katarak büyük ölçekli bir endüstri haline dönüşmüştür (Altınbaş,2007:94).Bunun sonucu pazarlama iletişimindeki payı son yıllarda dünya genelinde artış göstermiştir.

 

3. SPOR PAZARLAMASI İÇİN PAZARLAMA BİLEŞENLERİ 

Spor pazarlama bileşenleri şu şekilde sıralayabiliriz: (Altınbaş,2007:95).

* Ürün (product),

* Yer (Place),

* Fiyat (Price),

* Promosyon (Promotion)

* Halkla ilişkiler (PublicRelations)

Spor pazarlamacıları fiziksel ürünler ve materyalleri sıklıkla piyasaya sunarlar (tişörtler, hatıra malzemeleri,merchandising vb.). İzleyicilerin bir kısmı takımlarına duygusal olarak bağlanırlar hatta fanatik hale gelebilirler. Takımlarıyla özdeşleşmek amacıyla logo, üniforma vb. lisanslı ürünleri satın alırlar (Altınbaş,2007:95).

Ürünlerin üretimi, satışa, çıkması, promosyonu ve tutundurulması halkla ilişkileri iletişim araçları ile entegre hale gelmiştir. Kötü ürün iyi reklam şirketlerin batmasının nedenlerindendir. Ürünün kaliteli çıkması pazarlama kavramlarında çok önemlidir. Ürünlerin dizaynı logoları tüketiciye farklı mesajlarda vermekte farklı duygular göndermektedir(Altınbaş,2007:95).

Spor organizasyonlarında kar amacı güden ve kar amacı gütmeyen diye çalışmalar yapılmıştır.Kar amacı güden organizasyonlar açısında pazarlama stratejileri tüketicinin arzu istek ve beğenilerine göre belirleniyor. Burada kurgu tamamen kar amacı gütmekte reklamlar, sunumlar bu doğrultuda yapılmaktadır. Kar amacı gütmeyen organizasyonlar ise bu pazarların dışında kalıp sosyal pazarlama kategorisinde yer almaktadır.Ancak; artan rekabet ortamında ülkelerin sosyal pazarlama alanında faaliyet gösterenkuruluşların insanlara spor yapma alışkanlıklarını kazandırmada kar amacı güden kuruluşların izlediği yolu benimsemesi gerekmektedir. Bu sayede kısa vadeli kar yerine bunu daha uzun zamana yayabilirler.Spor pazarlaması dünyada çok ileri gitmişken Türkiye bu konuda emekle çağında denebilir. Kitle iletişim araçlarının artması ve büyük kitlelere kısa zamanda ulaşılabilmesi bu sektörü büyük bir endüstri haline getirmiştir (Bozkurt ve Kartal,2005:24).

4. SPOR ENDÜSTRİSİ BÖLÜMLENDİRME MODELİ 

spor-endistrisu

5. SPOR PAZARLAMASININ KAPSAMI 

Spor ürünleri ve hizmetlerinin pazarlanarak spor tüketicilerine doğrudan ulaştırılmasıdır.(Süper lig, Türkiye kupası turnuvalar vb..) Endüstriyel ürünlerin ve diğer

tüketim ürünlerinin pazarlanmasında sporun tanıtım aracı olarak kullanılmasıdır(sprite reklamında basketbolun kullanılması) (Ekmekçi,2010:26)..

Bunlarla birlikte çeşitli iş sektörlerinin spora yatırım yapması spor olaylarını desteklemesi (sponsorluk) kazanç sağlamaktan çok itibar ve saygınlık , imaj kazanarak toplumsal olaylarda kültürel etkinliklerde söz sahibi olmak içinde spor pazarlamasının içerisinde yer almak istiyorlar.

Spor pazarlamasında spor ürünleri haricinde zayıflamak, fit olmak, kondisyon ve fitnes malzemeleri de bulunmaktadır. Spor pazarlaması tanımlarından da anlaşılacağı gibi bir çok pazar ve alana girmektedir. Spor ürün ve malzemelerini tüketiciye sunma ve ulaştırma aşamasında bir çok sektörle iş birliği mevcut. Bu kapsama spor pazarlamasını ele alacak olursak basit gibi görünse de oldukça karmaşık bir yapı ve geniş bir alana sahiptir (Ekmekçi,2010:27).

6. SPOR TÜKETİMİ 

Spor tüketimi kavramı, spor ile ilgili oyunları, resmi işleri, izleme, dinleme, okuma ve koleksiyon yapma gibi birçok konuyu kapsar . Spor pazarlamasında spor tüketici davranışları bireyin davranışlarının alt bölümünü oluşturur. Tüketici davranışlarında varsayımlar ve özellikler önemlidir. (Ekmekçi,2010:28).

2000 yılı itibari ile 200 milyar dolar civarında olduğu, bu rakamın sporun ilişkili olduğu diğer alanların katılması ile beraber 500 milyar dolara çıktığı söylenmektedir. Özellikle Avrupa’da spor, futbol ile özdeşleşmiş ve mevcut rakamsal büyüklüğün neredeyse % 60’ını futbol tek başına karşılamaktadır. İngiltere’de futbol sektörünün 2000 yılı tahmini büyüklüğü 30 milyar dolar civarındadır. Avrupa futbol sektöründeki ilk 5 ülkede ise (İngiltere, İtalya, İspanya, Almanya ve Fransa) rakamlar toplamı yine aynı yıl 100 milyar doların üstündedir (Ekmekçi,2010:28).

Sporda tüketiciler iki ana grup altında sınıflanmaktadır.

* spor yapmak amacıyla spor faaliyetlerine katılan kişiler

* sporu seyreden kişilerdir (İşler ve Tüfekçi,2014:107-120).

Amerika’da yapılan bir araştırmaya göre %81 oranında kişinin hem basketbol seyircisi hem de bu sporu yapan kişilerden oluştuğu ortaya çıkmıştır. Aynı ilişki üniversite basketbol seyircileri için geçerli değildir. Araştırmaya göre kolej basketbolunu hem yapan hem de seyredenlerin oranı %43’tür.

Hem profesyonel basketbol seyircisi olup aynı zamanda kolej basketbol seyircisi olanların (ortak seyirci grubu) oranı ise %36’dır; (İşler ve Tüfekçi,2014:107-120).

7. SPOR PAZARLAMASI VE MOTİVASYON 

Motivasyon, kısaca insanı çalışmaya sevk etmek, çalışmak için bireyi harekete geçirmek ve isteklendirmek anlamına gelmektedir. Motivasyonu “kişilerin belirli bir amacı gerçekleştirmek üzere kendi arzu ve istekleri ile davranmaları” seklinde de tanımlamak mümkündür (Koçel, 2003’ten aktaran Soyer ve diğerleri, 2010: 227).

İnsanoğlu öğrenir, hatırlar, düşünür, ihtiyaç duyar ve ister. Acıktığında yiyecek ihtiyacını, susadığında su ihtiyacını, başkaları tarafından kabul görme ihtiyacını, başarılı olma ihtiyacını karşılamak üzere harekete geçer ve bu hedeflerine ulaşmak için davranışlarda bulunur. Psikolojide istekler ve ihtiyaçlar motivasyon başlığı altında incelenir (Arkonaç, 1998’den aktaran Soyer ve diğerleri, 2010: 227).

Sporda motivasyonu incelerken, sporun biyolojik ve sosyal yönünü de bilmek faydalı olur. Kişilerin önemli bir gereksinimi de harekettir. Bu gereksinim spor faaliyetleri sayesinde karşılanabilmekte ve organizmada olumlu yönde gelişmeler olmaktadır. Yine spor, sosyal ve ekonomik nitelikler kazanmış ve büyük kitlelere hitap etmeye başlamıştır. Spor toplumsal bir kurum haline gelmiş ve spora ilgi günden güne artmıştır. Bu durum spordaki motivasyonu da etkilemiş ve bu kavram psikolojik yönü dışında sosyal ve biyolojik boyutlarda kazanmıştır (Başer, 1998’den aktaran Soyer ve diğerleri 2010: 229).

Toplumda sporun yaygınlaşmasında lider rol oynayan ve insanlara küçük yaştan itibaren yaşam boyu spor alışkanlığı kazandırma misyonu olan beden eğitimi ve spor öğretmenlerinin meslek dışı yaşamlarında da sportif aktivitelere katılarak yaşam kalitelerini ve doyumlarını arttırmaları toplumda bir rol model oluşturmaları açısından da önem kazanmaktadır (Lapa ve diğerleri, 2012: 54).

Spor kulüplerinin dikkat etmesi gereken önemli noktalardan birisi gelir kaynaklarıdır. Hızla büyüyen spor pazarında kulüpler, rakiplerinin önüne geçebilmek için sahip oldukları gelir kaynaklarını arttırmak zorundadırlar (Torlak, Okara ve Doğan, 2014). Genel olarak futbol kulüplerinin gelirleri bilet satışı, lisanslı ürünler (ticari ürünler), sponsorluk, ulusal ve uluslar arası naklen yayın ve borsa faaliyetlerinden elde edilen gelirlerden oluşmaktadır (Güngör, 2014’ten 2010’dan aktaran Giray ve Girişken, 2015: 120).

Bu gelirlerin artırılması veya futbol kulüplerinin başarıya ulaşması spor ürünlerinin tüketicisi olan taraftar sayısını ve onların ilgi seviyelerini arttırmaktan geçmektedir. Spor kulüplerinin başarıya ulaşması; hedef kitlenin tanımlanmasına, anlaşılmasına, eksikliği belirlenen ihtiyaç ve isteklerini karşılayacak doğru bir pazarlama önerisinin oluşturulmasına ve son aşamada doğru bir marka konumlandırmasına bağlı olacaktır (Salman ve Giray, 2010’dan aktaran Giray ve Girişken, 2015: 120).

Hedef kitlenin kulüpler tarafından tanımlanması onların davranışları arkasındaki güdülerin tespit edilmesi ile mümkün olacaktır. Taraftarların kulüple olan ilişkisinin yoğunluğu onları harekete geçiren güdüler ile bağlantılıdır. Bu noktada, taraftarların motivasyon faktörlerinin tespiti, onların kulüple olan bağını belirleyecektir (Giray ve Girişken, 2015: 120).

8. SPORDA MARKALAŞMA 

Sporda markalaşma önemli olup bununla ilgili araştırmalar yapılmıştır. 1180 İsrailli basketbol sever üzerinde yapılan araştırmada duygusal ,teorik, bilişsel marka değerleri üzerinde durulmuş kulüp gelirlerinde sunulmasında içsel bağlılık sağlanmış ve bunun dışa dönük yatırımlara dönüştürülmesi spor kitlesiyle bağ oluşturulması üzerinde durulmuştur.(Virontis, 2015: 520)

Spor kulüpleri markalaşma sürecine girdiklerinde bununla doğru orantılı olarak sportif başarılar artacak , kulübün forma , ayakkabı teçhizatındaki markanın prestijine de yansıyacaktır.Buna bağlı olarak, marka iletişimi açısından spor kulübü ile sponsor firma bağıntısını kurmak olası bir görünüm vermektedir. Markalaşan kulüplerin gelirlerini daha çok

arttırdığı kaçınılmaz bir gerçek olup Avrupa da bu gelirleri en çok alan kulüpler Avrupa‘nın en büyük 5 ligidir (Ustakara, 2016: 20).

9. TERCİH EDİLEN SPOR BRANŞLARI

 

tablo

 

18 Şubat ve 2 Mart 2007 tarihlerinde Beko Basketbol Ligine ait Konya’da yapılan iki basketbol karşılaşmasında toplam 380 kişi üzerinde yapılan anket uygulaması ile spor karşılaşmalarını izleyen bireylerin izledikleri karşılaşma ve branşla ilgili değerlendirmeleri alınmıştır(Altunbaş,2008:97).

Burada izleyicilerin yani spor tüketicilerinin spora ilgi düzeyleri araştırılmıştır.(Altunbaş,2008:95-101).

sports-marketing1

10. SPOR PAZARLAMASININ BOYUTLARI VE TÜKETİCİSİ

* Lisanslı Ürün

Taraftarlar

* Sponsorluk

Seyirciler, Taraftarlar

* Yayın Hakkı

İletişim Ortamı Örgütleri, Seyirciler, Taraftarlar

* Spor Alanları

Stadyum Hizmeti Tüketicileri, Taraftarlar

* Spor Organizasyonları ,

Kulüpler,Seyirciler, Taraftarlar

* Herkes için Spor Programları

Spor İşletmeleri, Kulüpler, Spora İlgili Olan Herkes (Seraslan, 2009: 11).

10.1. Spor Sponsorluğunun Türleri 

10.1.1. Spor Elemanları Sponsorluğu 

10.1.2. Bireysel Sporcuların Sponsorluğu 

Spor figürleri uzun zamandır Birleşik Devletler ve dünyada oldukça gözdedir. Gençlerde, özellikle genç erkeklerde ünlü sporcuları model alma eğilimi bu ilginin doğal bir sonucu olabilir. Farklı spor dallarında başarılı olan sporcuların ulusal veya uluslar arası

tanınmışlığı ve onlara duyulan güven, sporla doğrudan ilgili olsun ya da olmasın birçok şirket ürününün pazarlanmasında kullanılmaktadır (Yıldız ve arkadaşları; 2007’den aktaran Ulu; 2011: 19).

Yapmakta olduğu spor dalında başarılı olan, daha önce o spor dalında başarılı olmuş veya başarıya sahip olabilecek bireylerin finansal olarak desteklenmesiyle bu spor sponsorluğu türü yapılmaktadır. Bireysel sponsorlukta temel amaç firmaların hedeflerine ulaşmasını sağlamaktır. Bunun yanı sıra bireysel sponsorluk toplumla daha kolay iletişim kurmak amacına da hizmet etmektedir (Baş; 2008’den aktaran Ulu; 2011: 19).

 

10.1.3. Antrenörlerin ve Teknik Direktörlerin Sponsorluğu 

Sponsor olunan antrenör veya teknik direktör sponsor kuruluşun isminin veya logosunun yer aldığı kıyafetleriyle müsabaka öncesinde veya müsabaka sonrasında yapacağı basın toplantısında yer alması, müsabaka esnasındaki görüntülerde yer alması, sponsor firma için imza günü, yemek, kokteyl gibi sosyal faaliyetlere katılarak, medyada yer alabilir ve firmanın isminin veya logosunun tanınırlığına katkıda bulunabilir (Ulu; 2011: 20).

10.1.4. Hakemlerin Sponsorluğu 

Spor olaylarında yer alan, görevi, kuralların uygulanması ve adaletin eşit şekilde dağıtılmasını sağlamak olan hakemler de sponsor firmalar tarafından iletişim amaçlı kullanılmaktadır. Ünlü İtalyan hakem Collina buna örnek gösterilebilir. Adil bir hakem olarak beğenilmesi, ilginç fiziği ve sempatikliği sayesinde sadece kendi ülkesinde ve Avrupa’da değil bizim ülkemizde de sevilen bir futbol adamıdır (Keskin; 2005’den aktaran Ulu; 2011: 20).

 

10.2. Spor Kuruluşları Sponsorluğu 

10.2.1. Sporla İlgili Kamu Kuruluşlarının Sponsorluğu 

Bu tür sponsorluk faaliyetinin sonunda, mali sıkıntı içinde hizmet üretememe noktasına gelen kamu kuruluşları yeni bir tesisi hizmete geçirerek veya yarım kalan tesisleri tamamlayarak halkın kullanımına sunması, diğer taraftan özel şirketler, firmalar her yaptıkları yatırımların TV ve basında yer almasıyla reklâmını gerçekleştirmesi hem de firma adına topluma sosyal fayda sağlayarak hedef kitlesinin sempatisini kazanması söz konusudur. Buna bir nevi sosyal sorumluluk çalışması da diyebiliriz (Keskin; 2005’den aktaran Ulu; 2011: 21).

10.3. Spor Federasyonlarının Sponsorluğu 

10.3.1. Spor Takımlarının Sponsorluğu 

Bir firmanın bir takıma sponsor olması, firmanın o takımı finansal olarak desteklemesi demektir. Karşı icraat olarak ise takımlar, takım üzerinden firmalara çeşitli iletişim olanakları sunmaktadır (Tınaz; 2008’den aktaran Ulu; 2011: 21).

10.4. Spor Yayınları Sponsorluğu 

10.4.1. TV Spor Programları Sponsorluğu 

Günümüzde firmalar bir taraftan reklam harcamalarını arttırırken diğer taraftan da ürünlerinin tanıtımı için uygun TV programlarına sponsor olmaktadır. Firmalar böylece tüketicileriyle farklı bir kanaldan da iletişim kurabilme imkânı bulmaktadır (Soyer 2002’den aktaran Ulu; 2011: 22).

10.4.2. Gazete Dergi vb. Spor Yayınlarının Sponsorluğu 

Spor yayınlarının sponsorluğu, çıkarılan yayınların aynı veya nakdi olarak desteklenmesini veya yayınların belli sayfalarının sponsor firmaya tahsis edilmesini kapsamaktadır (Keskin 2005’den aktaran Ulu; 2011: 23).

10.4.3. Spor Tesisleri Sponsorluğu 

Spor tesisleri, spor araç-gereçleri sponsorluğu, spor tesisinin yapımı, onarımı, ve tesisin kondisyon salonunun donanımına yönelik sponsorluk yatırımlarını kapsamaktadır. Genel olarak, yapılan destekler sonucunda tesise, kondisyon salonuna sponsorun ismi veya logosu verilerek sponsorluk gerçekleştirilmektedir (Soyer, 2002’den aktaran Ulu; 2011: 23).

10.4.4. Spor Organizasyonları Sponsorluğu 

Spor olayları veya organizasyonu sponsorluğu, toplumda iyi bir izlenim bırakmak ve ürün farklılığı yaratmak için firmalara önemli fırsatlar sunmaktadır. En az sporcu veya takım sponsorluğu kadar önemlidir. Spor olayları veya organizasyonları olmaksızın yarışmaları düzenlemek ve bu yarışlarda müsabaka yapan sporcularla veya takımlarla buluşmak mümkün olmayabilir. Özellikle olimpiyatlarda birçok spor dalında takım veya sporcu düzeyinde sponsorlukların varlığı dikkat çekmektedir (Keskin 2005’den aktaran Ulu; 2011: 24).

10.4.5. Spor Sponsorluğunun Gelişme Nedenleri 

Günümüzde spor, insanların hayatında gittikçe büyük bir yere sahip olmaya başlamıştır. Spor, insanların kitleler halinde iletişim kurdukları bir yaşantı biçimdir. Sadece televizyon değil, radyo, gazete ve dergiler büyük, küçük tüm spor olaylarını halka iletmektedir.

Giderek daha çok firmanın spor sponsorluğunu keşfetmesinin pek çok sebebi vardır. Boş zaman faaliyetlerindeki artış ve bireylerin boş zamanlarında daha çok kendilerini geliştirmeye ve bulmaya yönelmeleri, sporun toplum içindeki yerini sağlamlaştırmıştır.

Eğlenceli, sosyal ve bilinçli, aynı zamanda da sağlığına dikkat ederek yaşamayı seçen her birey için spor, en iyi boş zaman faaliyetidir. Ayrıca, her zaman aktif olarak spor yapmak da gerekmez. Stadyumda veya evde televizyon başında pasif olarak da sporla ilgilenilebilir (Yaral; 1998’den aktaran Ulu; 2011: 25).

Başarı motivasyonu (güdüsü), Murray tarafından bir işi ustaca yapma, mükemmel olarak başarma, engellerin üstesinden gelme, diğerlerinden daha iyi yapma olarak tanımlanmıştır. Gill’ de ise başarı güdülenmesi, başarısızlığa direnme, bir görevi başarmak için uğraşma, belirsiz durumlar arama olarak tanımlanmıştır (Gill; 1986’dan aktaran Aktaş ve diğerleri; 2006: 56).

11. SPOR PAZARLAMASININ KENTLERE ETKİSİ 

Spor organizasyonları ve hizmetlerin tüketicisine ulaştırılması birçok ülkede genellikle kamu hizmeti olarak yürütülmektedir (İşler ve Tüfekçi,2014:107-120).

Spor pazarlaması kapsamında yer alan spor organizasyonları ile konaklama tesisleri, yiyecek-içecek işletmeleri, müsabakaların gerçekleştirildiği etkinlik alanları, yöre halkının misafirperverliği, müsabakaların düzenlendiği yerdeki genel fiyat düzeyleri ve spor tüketicisinin genel memnuniyeti ele alınmaktadır (Karabıyık ve İnci, 2012:4)

Spor organizasyonları geçmiş zamanlarda yüksek maliyetler olarak görülüp ülkeler tarafından çok fazla rağbet görmüyorlardı. Fakat son yıllarda ülkeler birbirleriyle yarışır duruma geldiler.Çünkü önemli boyuttaki organizasyonlar ülkelerin altyapı, üst yapı, turizm tesisleri, ekonomik gelişimleri, tanıtımları için önemli bir fırsat oluşturmaktadır. Bu sebeple bu tarz organizasyonları izlemek için bir çok ülkeden insanlar izlemek için buralara geliyorlar. Bu organizasyonlar küresel boyutta da çok fazla önem kazanmıştır.(Güçer,2014:150)

1980 li yıllara kadar bu organizasyonların ülkelere maliyeti çok yüksekti. Örneğin 1976 Münih Olimpiyat Oyunlarında ortaya çıkan maliyet 692 milyar sterlin. 1984 yılında Los Angeles Olimpiyat Oyunları 215 milyon sterlin getiri ile birlikte ekonomik kayıptan ziyade ciddi birer ekonomik getiri kaynağı oluşturmuştur. İngiltere’de gerçekleştirilen Euro 96 müsabakalarının getirileri incelendiğinde, 280.000 müsabaka seyircisi, ziyaretçisi veya

gazetecisinin 120 milyon sterlin harcama yaptığı ve bu getirinin önemli bir gelir kaynağı olduğu söylenmiştir. (Güçer,2014:150)

Bern şehrine bir milyondan fazla turist gelmiş ve 261 tane ekstra uçuş gerçekleşmiştir. Organizasyon ile ilgili alınan sağlık tedbirleri neticesinde 30 tane tam teşekküllü ambulans sadece Bern şehrinde kullanılmış ve 662 tane ambulans çağrısı olmuştur. Çağrıyı yapanların% 62‟si İsviçreli, % 28‟i Hollandalı ve geri kalanı da diğer ülkelerdendir. Spor pazarlamasının sağlık sektörüne olan katkısı buradan anlaşılmaktadır (Güçer,2014:150).

12. SPOR PAZARLAMASINDA ÜNLÜ SPORCU KULLANIMI 

Bir çok sporcu çok büyük şöhretlere ulaşıyorlar ve bir çok markanın yüzü olma aşamasında önemli rol alıyorlar. Maradona gibi dünya yıldızı olmuş kişiler özel hayatları ve yaşam tarzları yüzünden bu tarz aktivitelerde görev alamıyorlar. Bunun nedeni holding mantığıyla yönetilen şirketlerin ve kullandıkları yıldızlarında bu tarz yaklaşımlarını beklemekte olmalarıdır. Her sporcunun bu şekilde olaya bakarak kalitesini üst düzeyde tutmak gibi bir sorumluluğu var. Örneğin David Beckham bir çok sosyal sorumluluk projesinde yer alıp birçok organizasyonda bulunmuştur. Binlerce sporcu arasından zirveye çıkmak zordur ama zirvede kalmak kalite ve verimliliğe bağlıdır(Çavuşoğlu,2011:169).

 

SONUÇ 

Spor pazarlaması çok farklı sektörlerle dirsek temasında olan pazarlamanın her alanında kendisine yer bulacak bir yapıya sahiptir. Bu pazarı iyi okuyabilen kuruluşlar bu pazarın nimetlerinden en çok yararlananlardır. İletişim araçlarının gelişmesi pazarlama işini daha da kolaylaştırdı. Televizyonlar, cep telefonları, sosyal medya, sanal alem bu pazarın en büyük destekçisi olmuştur. Günümüzde yapılan spor organizasyonları tribün seyircisi haricinde milyarlarca insana ulaşmaktadır. Kısa süreli reklamlar için kuruluşlar milyonlarca doları hiç düşünmeden bu organizasyonlara yatırabiliyor. Spor organizasyonları sadece spora katkı sağlamakla kalmayıp turizm, sağlık, ulaşım, tekstil gibi bir çok alanda da gelir sağlamaktadır.

Dünya çapında milyonlarca forma satışı yapan kulüpler bu gelirlerden çok daha iyi sporcuları transfer edebiliyorlar.Barcelona , Real Madrid gibi dünyaca ünlü kulüplerin maçlarını izlemek için dünyanın dört bir yanından seyirciler bu kentlere akın etmektedirler. Bu takımlar yaptıkları yıldız oyuncu transferleri sayesinde bu sporcuların ücretlerini sponsorlardan karşılayabiliyorlar. Maçlar tvlerde yayınlandığında da ekstra gelir sağlamaktadırlar. Bu maçlara gidenler bayrak, kaşkol, forma aldıkları için buralardan da ekstra gelir sağlıyorlar. Bu durum gösteriyor ki doğru yapılan spor pazarlaması her koldan gelir sağlayabilmektedir.

Spor endüstrisi içerisinde, ekstrem spor malzemelerisektöründe Amerika Birleşik Devletleri en büyük11. endüstriye, Kanada ise en büyük 10. Endüstriyesahiptir. Bu iki ülkede çocukların, gençlerin ve ailelerinintüketimi ülke ekonomilerinde büyük etkiyesahiptir. 2000 yılında ABD’de spormalzemelerinin alımında, elbise ve sportif giysilerdenkazanılan gelir 69.5 milyar dolar’dır16. Kanada’da spor giysisi, ayakkabı ve ekipman harcaması1996’da 4.36 milyar dolar iken 2001 yılına gelindiğinde bu oran 6.3 milyar Kanada Dolar’ına kadarulaşmıştır.(Şimşek,2010:23)

Sponsorluk yasasıyla beraber son yıllarda basketbol ve voleybol maçları da ülkemizde televizyonlardan izlenebilmektedir. Bu sayede seyirci sayılarında artış olmuş kulüplerin gelir kaynaklarını arttırmıştır. Bu sayede daha kaliteli spor müsabakaları ve daha çok spordan zevk almalar başlamıştır.

Sporda markalaşmayı başarmak bu sektöre daha çok katkı sağlayacaktır. Spordaki kalite ancak markalaşma yoluyla yükseltilebilir. Marka olmuş sporcular sporun pazarlamasının da en önemli etkeni olmuşlardır. Örneğin Mıchael Jordan basketbolu bırakmasına rağmen adına üretilen ürünler halen çok fazla satılmaktadır. Bir çok yıldız sporcu adına üretilen ürünler istenen satışları yakalayamazken doğru pazarlama stratejilerini uygulayanlar o spor dalı ile uğraşmasa da satışları halen yapılabilmektedir. Türkiye’de yeni bir alan olan spor pazarlaması istenen seviyede olmasa da bununla ilgili çalışmaların hızlanması,gerekirse devlet teşvikinin sağlanması gereklidir. Daha çok spor merkezleri açılıp insanları spora teşvik etmeliyiz ki spor pazarlaması ülkemizde cazip bir alan olsun. Spor sektöründeki gelişmeler önümüzdeki yıllarda daha iyi yerlerde olacaktır.

 

KAYNAKÇA 

* Altunbaş, H. (2007) Sporun Pazarlaması ve Pazarlama İletişiminde Spor. Selçuk İletişim,(93-101)

* Altunbaş ,H.(2007) Sporun Pazarlaması ve Pazarlama İletişimde Spor,(94)

* Altunbaş,H.(2008) Pazarlama İletişimi ve Basketbol Pazarlaması Basketbol Seyircisi Üzerine Bir Araştırma.

* AKTAŞ, Z., ÇOBANOĞLU, G. YAZICILAR, İ., ER, N. (2006). Profesyonel Basketbolcularda Spora Özgü Başarı Motivasyon Düzeyinin Cinsiyetler Açısından Karşılaştırılması. Spormetre Beden Eğitimi ve Spor Bilimleri Dergisi, IV (2), sayfa: 55-59

* Bozkurt, H. ve Kartal, R.(2008) Niğde Üniversitesi Beden Eğitimi ve Spor Bilimleri Dergisi (2)2008,Spor Pazarlamasında Halkla İlişkiler ve Sponsorluk İlişkisi

* Ekmekçi, R.(2009) Pamukkale University School of Sport Sciences and Technolog, Pamukkale Journal of Sport Sciences,(23-30)

* GİRAY, C., GİRİŞKEN, Y. (2015). Taraftar Motivasyon Faktörlerinin Davranışsal Sadakat Üzerindeki Etkisi: Fenerbahçe Spor Kulübü Örneği. Ekonomik ve Sosyal Araştırmalar Dergisi, Cilt: 11, Yıl: 11, Sayı: 2

* Güçer,E.(2014) ULUSLARARASI SPOR ORGANİZASYONLARININ ETKİLERİ: 2013 MERSİN XVII. AKDENİZ OYUNLARI’NA YÖNELİK BİR UYGULAMA (150)

* İşler, D. ve Tüfekçi, Ö.(2014) Akademik Sosyal Araştırmalar Dergisi

* KARABIYIK, N. ve B. S. İnci, (2012), “Destinasyon Pazarlamasında Pazarlama Stratejisi ve Konumlandırma Çalışmalarına Kavramsal Yaklaşım”. İstanbul Journal of Social Sciences, Summer (1), 1-19.

* LAPA,T. Y., AĞYAR, E., BAHADIR, Z. ( 2012). Yaşam Tatmini, Serbest Zaman Motivasyonu, Serbest Zaman Katılımı: Beden Eğitimi ve Spor Öğretmenleri Üzerine Bir İnceleme (Kayseri İli Örneği). Spormetre Beden Eğitimi ve Spor Bilimleri Dergisi. (2) , sayfa: 53-59

* SOYER, F., CAN, Y., GÜVEN, H., HERGÜNER, G., BAYANSALDUZ, M., TETİK, B. (2010). Sporculardaki Başarı Motivasyonu ile Takım Birlikteliği Arasındaki İlişkinin İncelenmesi. Uluslar arası İnsan Bilimleri Dergisi, Cilt: 7, Sayı: 1

* Şimşek,K.Y.(2010) Dünya Spor Endüstrisinde Ekstrem Sporların Gelişimi ve Yeri(23)

* Virontis,D.(2015) Contemporary sport club branding:Empirical findings on basketball and value-based conceptual constructs

* Çavuşoğlu,S.B.(2011) SPOR PAZARLAMASINDA ÜNLÜ SPORCU KULLANIMI(169)

* ULU, E. (2011). Kentsel Alanda Spor Sponsorluğunun Tüketici Davranışları Üzerindeki Etkisi (Konya Örneği). Selçuk Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü Spor Yöneticiliği Ana Bilim Dalı Yüksek Lisans Tezi. Konya

* Ustakara, F. (2016) SPOR KULÜPLERİ VE MARKA: İLETİŞİM FAKÜLTESİ ÖĞRENCİLERİ ÖRNEĞİNDE BİR ARAŞTIRMA (20)

error: Content is protected !!