Psikolojik Açıdan Denizcilik ve Yelkencilik Sporları

0 comments

Psikolojik Açıdan Denizcilik ve Yelkencilik Sporları

Başta psikanalitik kökenli düşünürler Sigmund Freud, Alfred Adler ve Carl Gustav Jung olmak üzere, hemen her kuramcının insan kişiliğinin doğası üzerinde fikir birliğine vardıkları bir nokta vardır: Kişilik gelişiminde çocukluk yaşantılarının rolü çok önemlidir ve çocukluk yaşantılarının bıraktığı izler kolay kolay silinemez. İnsan kişiliğinin dinamiği ve motivasyonel ögeleri de çocuklukta olan bitenlerin satır aralarında saklıdır; yani her ne yapıp-ediyorsak, bir zamanlar yapıp-ettiklerimizdendir. Bu döngüsellik içerisinde şüphesiz büyük önem arz eden birçok başlık vardır ve bunların en kritikleri olduğunu düşündüğüm iki tanesine değinmek istiyorum: Sorumluluk ve özgüven.

Yapılan işin sonuçlarının doğrudan etkisi altında olma ve bu sonuçları üstlenme becerisi olarak tanımlanabilecek ‘sorumluluk’ kavramı, gerek profesyonel gerek ilişkisel alanlarda büyük bir hacme sahip olmakta, kişisel bağlamda ise kişide sorumluluk bilincinin var olup olmamasına göre bir ayırıcı özellik olarak yer almaktadır. Bir kısmı doğuştan gelen mizaç özelliklerine bağlı olsa da, şüphesiz ki sorumluluk bilinci üretilebilir ve geliştirilebilir bir beceridir. Üretimi ve gelişimi de esasen maruz bırakma ilkelerine göre işlemektedir: Kişiyi sorumluluk almak zorunda kalacağı bir bağlamda bulundur, o kişi sorumluluk almayı öğrenecektir. Deniz ve yelken, bu bağlama çok uygun örneklerdir. Özellikle çocukluk döneminde gerçekleştirilen ve had safhada sorumluluk yükleyen yelkencilik aktivitesi, çocuğun kişilik gelişimine pek çok açıdan katkı sağlamakla beraber, bana göre en büyük katkıyı sorumluluk becerisinin üretimi ve gelişimi açısından sağlamaktadır. Yanında ebeveyni olmayan, rotasını kendisi çizmek zorunda olan, denizde başına gelecek zorlukları tek başına yenmesi gereken çocuk; bu deneyimini ömür boyu çeşitli bağlamlarda genelleştirebilecek ve kullanabilecektir.

Üstünde uzlaşılmış bir tanımı olmasa da, ‘topyekûn açıklık’ olarak tanımlayabileceğim özgüven üretimi ve gelişimi de ağırlıklı olarak çocukluk yıllarına tekabül eder. Deniz, bir başına olan çocuğa iki şekilde yardım eder: İş yapabilme becerisini görmesini ve gerçek anlamda yalnız kalmasını sağlayarak. Çocuk çeşitli problemlere çözüm üretip bu çözümlerin işe yaradığını gördükçe, kendini tanıma-açma ve kabul etme konusundaki güdülenmesi artacaktır. Yalnız kaldığında ise, açık-berrak zihninin düşünmek istediği her ne ise herhangi bir baskılanmaya-inkâra maruz kalmadan düşünülecektir.

Bahsettiğim her şey tabii ki genç ve yetişkin bireylerde de geçerli olmakla birlikte, kuramcıların fikir birliğine vardığı konu özelinde çocuklar kadar işlevsel olmayacaktır. Ancak gene de denizin, mavinin, martıların ve sükûnetin getirdiği psikolojik iyi olma hâli her halûkarda ‘iyi’dir, istendiktir.

Yetişkinlerde yelkencilik bir ‘takım sporu’ olarak düşünüldüğünde, özellikle çalışan-odaklı (takım hâlinde hareket etmeye ihtiyaç duyan ve/veya bunu tercih eden) çeşitli yapılanmalarda grup bütünlüğünü sağlamak açısından faydalı olabilmektedir. Kuvvetli iletişim, senkronize düşünce ve davranış pratiğini genelleyen yetişkin bireyler; kuşkusuz profesyonel yaşantılarında da ilgili konulardaki başarılarını artıracaklardır.

Psikolojik Açıdan Denizcilik ve Yelkencilik Sporları – Berkay Vuran

Paylaş:
error: Content is protected !!